Quantcast
Channel: KURAN MEAL TEFSİR (DERLEME)
Viewing all articles
Browse latest Browse all 327

ESMA DERSLERİ – 6 – EL MÂLİK

$
0
0

EL MÂLİK

Euzü Billahi mineş şeytanir racim”

BismillahirRahmanirRahıym

Elhamdülillâhi Rabbil Âlemîn, Vessalâtü vesselâmü ‘alâ Resulina Muhammedin ve ‘ala ‘alihi, ve eshabihi ecmaiyn.

Mâlik ismi, Arapçada M-L-K harfleri kökünden gelir. Bu harf kökünden türeyen kelimelerin birleştiği ortak mana  “Şiddet ve Kuvvet“ tir. Milk ve Mülk kelimelerinin mastar halidir. Mala; ”milk”, iktidar ve devlete ”Mülk” denir. Mal sahibine de Mâlik denir. Mal; sahibine güç ve kuvvet verdiği için Mülk, İktidar da sahibine  güç verdiği için yine Mülk denmiştir. Aynı kökten gelen Melek ismi de, güçlü varlık ( eşyayı ayakta tutan güç (lü varlık) ) manasındadır.

Bu kelimelerle aynı kökten olan, Kemal, Kamil, Ekmel, Mükemmel, Lekme, Mülâkim gibi tüm kelimelerin manasında“ Kuvvet-Güç  ve Şiddet“ vardır.

El-Mâlik ismi ne temel manasında ;“Allah’ın mutlak mülkün sahibi, mutlak iktidarın sahibi, mutlak gücün sahibi” demektir.

Aynı zamanda Mâlik, ism-i faildir, yani bir fiile isim olmuştur ki Mâlik isminin fiili;

Mülkü dilediğinden  alıp dilediğine verir. Bir mülkü ya da malı dilediğine veren, onu arttıran, dilediğinden alan ve onu azaltandır. Anı zamanda yarattıklarını mülkü ve malı alıp vererek sınayan demektir.

Devleti, Hükümdarlığı ve iktidarı bir alıp bir vererek sınar. Davut ve Süleyman ve Karun kıssalarında ki  gibi sınavlara tabi tutar.

De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır, senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.” (Âl-i İmrân/26)

Mâlikiyet  bilinçli özneye ya da insana atfedildiğinde Melik olarak kullanılır, tüm yaratılışı  kapsadığında Mâlik olarak kullanılır ve manalandırılır.

Mâlik; isminde dikkat edilmesi gereken en ince esaslardan biri de, ”Mülküne mülk veren” olmasıdır. Birinin El Mâlik olduğu zaman, birine mülk verince o mülkün  elinden çıkmaması, yada yitip gitmemesi lazımdır. Allah için mülk verdiğinde elinden çıkması mümkün değil, çünkü verdiği de kendisinin mülküdür. İnsan El Mâlik değildir.

Mâlik mülkünün varlığı ve yokluğu hakkında karar yetkisine sahip olandır. İnsan mülküne Mâlik olamaz. Sadece emanetçidir. Kendi varlığı bile kendisine ait olmayan bir insan, nasıl başka varlıkların kendisine ait olduğunu düşünebilir? Tüm kavgaların sebebi de budur. Dünyadaki tüm sahiplenme ve iktidar hırsının manasızlığı da bu özde saklıdır.

Devlet elden ele geçer. Savaş ganimetleri ve meşru savaş hükümleri de vahiyde belirtilir. Bu mülkün elden ele geçici olduğuna bir işarettir.

Allah’ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allah’a, peygambere, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) hâline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir). Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.” (Haşr/7)

Allah mülkünü hükmü kendi katında olan ilahi yasaya göre dağıtır. İstediğini, istediğine verir. Dilediğine verir de, bunu da belli bir muhteşem esasa göre yapar. İnsan için çalıştığının karşılığınca mutlaka verir. Biz sadece bunu bilebiliriz. Onun dışında dilediğine vermesi veya ondan almasının esasını tümüyle bilemeyiz. Çünkü onda bizim bilmediğimiz hayır ve esaslar gizlidir.

İnsan mülkün Mâliki olsaydı ne olurdu? Diye sorsak kendimize, yani tüm malın ve hükümdarlığın tek Mâliki insan olsaydı, aklımıza ilk gelen cevap; tüm kâinat dengelerinin bozulması olurdu. İnsan iktidarın, gücün Maliki olduğu zannederdi. Paylaşmazdı. Yeryüzündeki açlıkların da gizli temeli budur.

Yoksa onların hükümranlıkta bir payı mı var? Öyle olsa, insanlara bir zerre bile vermezler.” (Nisâ/53)

Kuran’da tüm Mülk kullanımlarında ”Mülk Allah’a mahsustur”  anlamı vardır. Allah dışında hiçbir varlık, Mâlik olamaz. Şeytan’ın Âdem’i aldattığı noktada da bu vardır. İnsanın kendisini ” Mülkün Mâliki”  zannetmesi Şeytana aldanmasıdır.

”Nihayet şeytan ona vesvese verip şöyle dedi: “Ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?” (TâHâ/120)

Mülkiyet meselesi, Hz. Âdem’in oğulları Habil ve Kabilden bu yana insanoğlunun sorundur. Tüm düşmanlıkların temelinde ”Allah’ın bize verdiği mülke emanet olarak kabul etmek yerine, Mülkü  sahiplenmek” vardır.

Çağımızda da durum aynıdır. Kavgalar, cinayetler, devlet ve iktidar tutkusu tüm çatışmaların özünde olandır. Ben ve Benim gücüm sorunu, insanın kendi nefsin, en büyük yanılgısıdır. Aynı şey bilgi içinde geçerlidir.  Bilgi de mülkiyet değildir ve sahiplenemez, sadece emanettir ve paylaşılır.

Sahip olma duygusu Fıtridir. Sahip olma duygusu olmasa idi insanda “Ben“ duygusu olmazdı. Aslında ben idraki olmasa idi insan şehadet edemezdi. Dua edemezdi. “Ben” idrakinin zıttı bencilliktir. Sahibiyet de Ben idrakinden kaynaklanır. Allah  sahip olma duygusunu insana vermese idi insan gelişim gösteremezdi. İnsan çalıştı, iman etti, keşfetti, medeniyetler kurdu.

Kurani çerçevede Mâlik ismi:

Mâlik ismi Kuran’da iki ayette geçer;

“Dîn gününün mâlikidir.” (Fâtiha/3)

Bu ayetteki din günü ; kendini ” sahip ” zannedenlerin, kendilerinin gerçek ve mutlak  sahiplerinin Allah olduklarını anladıkları gündür. Kuran’da bu konu ile ilgili diğer açıklayıcı iki ayet ise;

”O gün onlar ortaya çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah’a gizli kalmaz. Bugün mülk (hükümranlık) kimindir? Tek olan, her şeyi kudret ve hâkimiyeti altında tutan Allah’ındır“ (Mü’min/16)

De ki: “Şefaat tümüyle Allah’a aittir. Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Sonra yalnız O’na döndürüleceksiniz.” (Zümer/44)

Mülk ile Hamd’ da beraber kullanılmıştır.

”Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih eder. Mülk yalnızca O’nundur, hamd de O’na mahsustur. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” (Tegâbun/1)

Bu ayette dikkat edilmesi gereken anlam, Mülk ile Hamd’ın bir arada gelmesindeki tamamlayıcı anlatımdır. Sebepleri ise;

Mülkü Zatına tahsis edip Kula bırakmadığı ve bizi Kula Kul etmediği için ona Hamd olsun,

Eşyaya Kul etmediği için hamd olsun,

İnsanları kendimize Kul edinmekten koruduğu için Hamd olsun,

Yalnız el- Mâlik’ten istemeye mecbur ettiği için hamd olsun,

Kullara el açmaktan bu suretle koruduğu için hamd olsun, manalarını içerir ki çok derin bir anlam taşır.

Mâlik ismi Kuran’da geçtiği ikinci ayet ise;

De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.” (Âl-i İmrân/26)

O mülkün mutlak sahibidir. Onun seçimine ve bizlere verdiği her şeye razı olunmalıdır. O hakkımızda en hayırlısını bilir. El-Mâlik olan Allah Aziz’de eder Zelil de. İnsana sundukları karşısında, insanın kendi tercihi  sonucu belirler.

Onun mülkünü vermesi ”Hayır”, vermemesi ”Şer” değildir. Her ikisi de Hayır’dır. Şer kuldandır, Allahtan sadece Hayır gelir.

MÂLİK (Melik, Melîk, Mâlikü’n-Nas, Mâlikü’l-Mülk)

Mâlik olmak, istila etmek ve hükmetmek anlamlarındaki “m-l-k” kökünden türeyen mâlik, mülk sahibi hükümran; melik ise, emir, hükümdar, yönetici ve sahip demektir. Mülk, üzerinde tasarruf yetkisi bulunan şeye denir. Melekût da aynı anlamdadır. Ancak bu kelime sadece Allah’ın mülkünü ifade eder. Her melik, mâliktir, ancak her mâlik melik değildir. Melik ismi, sadece şuurlu varlıklara mahsustur. Melîk, “melik”in mübalağalı şeklidir.

Kur’ân’da Allah’ın bu sıfatları,

el-melikü’l-hakk (hak melik) (Tâ-hâ/114),

el-melikü’l-kuddüs (kuddüs melik) (Haşr/23),

meliki’n-nas (insanların meliki) (Nâs/2),

mâliki yevmiddin (din gününün mâliki) (Fâtiha/4),

mâlikû’l-mülk (mülkün mâliki) (Âl-i İmrân/26),

melîkin muktedir (güçlü melik) (Kamer/59) şeklinde geçmiştir.

Hak/gerçek melik Allah, yücedir.” (Tâ-hâ/114),

“Göklerde ve yerde olanların hepsi melik, mukaddes, azîz, hakîm Allah’ı tesbih eder.” (Cum’a/1)

Ayetlerinde Allah’ın melik oluşu, “hak” kelimesi ile nitelenmiştir. Çünkü O, gerçek meliktir. O hiçbir şeye muhtaç değildir. Diğer melikler O’na muhtaçtır. O dilediğini yapar, yaptırır. Vaadi umulur, vaadinden korkulur. İnsanların, melik/hükümdar olması mecâzi anlamdadır. Çünkü insanlar, Allah’a, O’nun lütfu keremine ve yardımına muhtaç, âciz ve zayıftırlar. Allah ise hakiki meliktir. Çünkü O, güçlü ve kuvvetlidir, âciz değildir. Allah’ın sıfatı olarak mâlik, bütün varlıkların sahibi; melik ise bütün varlıkları, âlemleri yöneten, dilediğini yapan ve dilediği gibi hükmeden demektir.

Her türlü noksanlıklardan münezzeh olan Allah ki her şeyin hükümranlığı O’nun elindedir…” (Yâsîn/83),

“Mülk (mutlak hükümranlık ve yönetim) elinde bulunan Allah yücedir, O, her şeye kadirdir.” (Mülk/1),

“Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin mülkü kendisine ait olan Allah ne yücedir.” (Zuhruf/85)

Âyetleri bütün mülkün Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın gerçek melik ve Mâlik olduğunu ifade ediyor. İnsanlara mülkü veren de Allah’tır.

“De ki: Allah’ım! Ey mülkün sahibi! Sen dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden mülkü alırsın…” (Âl-i İmrân/26).

“Dünyanın bütün mülkü O’nundur” (Furkân/21),

“Mülkünde ortağı yoktur” (İsrâ/111).

“Dünyada bu mülkünden dilediğine verir” (Bakara/247).

“Âhiret te ise mülk sadece O’nun olacaktır” (Mü’min/16).

“Din gününün sahibi de O’dur” (Fâtiha/4).

Nâs sûresinin 2. âyetinde geçen “meliki’n-nâs”; insanları yaratan, terbiye eden, yetiştiren, akıl, güç, kuvvet ve mülk veren, dilediğini âziz, dilediğini zelil edebilen melikler meliki demektir.

Fatiha süresinin 4. ayetinde geçen “Din gününün mâliki”; hüküm gününün, her işin karşılığı verilip bitirileceği mükâfat ve cezanın gerçekleşeceği son günün sahibi ve mutasarrıfı demektir. Âhiret günü, tek söz sahibi, tek mülk sahibi, tek hükümdar Allah’tır.

(Âhirette)…. Bugün mülk kimindir? (diye sorulur) “O, tek ve kahhar olan Allah’ındır (cevabı verilir).” (Mü’min/16),

“İşte o gün gerçek mülk Rahmanındır…” (Hac/56) âyetleri bu gerçeğin ifadesidir.

Mâlik ve melik Allah’ın en önemli iki vasfıdır. Mâlik ve melik olmayan ma’bud olamaz (Nahl/73).

Melik kelimesinin mübalağalı şekli olan Melîk ismi bir ayette geçmiştir:

“Muttakîler, cennetlerde ırmaklar (ın kenarların) dadırlar. Güçlü melîk (Allah’ın) huzurunda doğruluk koltuklarında (huzur içinde) dirler.” (Kamer/54-55)

Allah, hem dünya da hem âhirette gerçek mâlik ve meliktir. Dünya ve âhiretin bütün mülkü O’nundur. Her şeyin sahibi O’dur.

Cehennem bekçileri olan zebânîlerin başkanlarının adı da Mâlik’tir. Malik ismi Kur’ân’da Zuhruf sûresinin 77. âyetinde geçmiştir:

“Ey Mâlik” Rabbin bizim işimizi bitirsin’ diye seslenirler. Mâlik onlara, `Siz cehennemde kalacaksınız, der.” (Zuhruf/77)

Bir fıkıh terimi olarak Mâlik, eşya üzerindeki hâkimiyet ve tasarruf yetkisi demektir. Bu yetki sayesinde Mâlik, sahibi olduğu mal veya menfaatten bizzat faydalanabileceği gibi, başkasına devredebilir veya faydalanma hakkından vaz geçmesine karşılık alabilir. Bu yetki ve iktidarı veren hukukî hükme mülkiyet denir.

Mâlik isminin Tecellileri;

El-Mâlik ismini ihsa eden ( anlayan, yaşayan )  her kul Allah Resulunun müjdesine nail olur. Bu ismin tecelli ettiği kul sahip olduğu emanete mülkiyet olarak bakmaktan kurtulur. Servetine Malik olan kullarına, Mâlik ismi de tüm gerçekliğiyle tecelli eder.

Nefse Malik olmayanlar Nefse ait olur, yine şehvetine Malik olmayanlar şehvetlerine ait olurlar. Malik ismi tecelli bulan bir insan hem nefsine, hem de şehvetine malik olur.

Oruç ibadeti Malik isminin tecellisidir ve insanın nefsine ve bedenine olan hâkimiyetini gösterir. Namaz ibadetinde de Mâlik isminin tecellisi vardır. Çünkü namaz insanı tüm kötülüklerden ve hayırsızlıklardan uzak tutar. Mâlik isminin tecelli ettiği bir kul öfkesine Mâlik olur, ait olmaz.

Onlar (muttekîler), bollukta ve darlıkta (Allah için) infâk ederler (verirler) ve onlar öfkelerini yutanlardır (tutanlardır) ve insanları affedenlerdir. Ve Allah, muhsinleri sever.” (Âl-i İmrân/134)

Servete Malik olanlar, serveti emanet bilirler. Serveti mülkiyet kabul etmezler.

”Sizin elinizden çıkan şeye üzülmemeniz ve size verilen şeyle sevinmemeniz (övünmemeniz) içindir. Ve Allah, böbürlenen ve çok övünenlerin hiçbirini sevmez.“ (Hadîd/23)

Servetin Hakkı beştir. Helal kazanmak. Helal Sadık, Haram Hain’dir.

Paylaşmak. Zekât, infak ve sadakanın özü paylaşmaktır. Bunlar nimetin şükrüdür.

Kazanınca şükretmek, kaybedince hamd etmek.

Servete mülkiyet değil emanet olarak bakmak.

Servete ait değil, servete Malik olmak.

DUA

Ya Mâlik Olan Allah’ım,

Kimsenin kimseye fayda vermediği gün hüküm senin,

Gökler yarılırken sahibim sensin,

Yıldızlar dağılırken sahibim sensin,

Varlığım bana ait değil varım yoğum senin,

Elimde olanlar benim değil sahiplendiklerim de senin,

Yokluğa düşürme beni an senin,

Darlık verme kalbime mekan senin,

Binler âleme rızık göndermekle mülkünden eksilen olmaz.

Ebede eriştir beni; gün Senin.

Yokluğa düşürme beni; an Senin.

Darlık verme kalbime; mekân Senin,

Dünya çölünde yolcuyum.

Fakrım sınırsız, ihtiyacım hadsizdir.

Mülk Senindir; Sensin Mâlik.

Amin… (Esma ve dua)

***********************************************************

EL MÂLİK

Allah’ın dışlında hiçbir varlık, gerek insan gerek insan dışında hiçbir varlık malik olamaz. Birine malik diyebilmemiz için onun verdiğinde elinden hiç bire şeyin eksilmemesi lazım. Eğer verdiğinde bir şeyler çıkıyor eksiliyorsa o kişi malik değildir. Onun için Allah bu konuda tek malik olan Allah’tır. Neden? Çünkü kime ne verirse, ne kadar verirse versin verdiklerinden hiçbir şey eksilme imkân ve ihtimali yoktur. Niye? Çünkü mülkünü mülküne veriyor.

Onun için Allah resulü uzun uzun anlatılan kutsi bir Hadis-i şerifinde; Allah bütün insanlara ne istiyorlarsa, hatta bütün varlıklara ne istiyorlarsa istediklerinin tümünü verse iğne okyanustan ne eksiltir, hiçbir şey değil mi işte Allah’ın mülkünden eksilecek olan şey de bu yani hiçbir şey.

Şimdi bu evi düşünün bu evin sahibi evin odalarında ki eşyaları şu odadan şu odaya yer değiştirse ne eksilir evden, hiçbir şey eksilmez. Kâinattaki var olan her şey Allah’a ait olduğu için verdikleri de aldıkları da tümü Allah’a ait olduğu için âlemlerin rabbi olan Allah tek maliktir ve O verince onun mülkünden hiçbir şey eksik olmaz. İşte Mâlik te buna denir. Allah’tan başka böyle bir varlık olmadığına göre de el Malik’te sadece O’dur.

Kendisi, bir kendisinin olmayan insan, başka varlıklara muhtaç olan biri nasıl olur da başka varlıkların sahibi olabilir. Olabilir mi, nasıl diyeceksin “bu benim” diye, bu utanılacak bir şeydir. Ne senin? Sen senin misin? Kendisi bile kendisinin olmayan bir insan ne benim diyebilir ki.

Kulillâhumme mâlikel mülki tü’til mülke men teşâu ve tenzi’ul mülke mimmen teşâ’* ve tu’ızzü men teşâu ve tüzillü men teşâ’* Bi yediKEl hayr* inneKE alâ külli şey’in Kadiyr; (A. İmran/26)

De ki: “Mülkün Mâlik’i olan Allâh’ım… Mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de mülkü çekip alırsın. Dilediğini aziyz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Kesinlikle sen her şeye Kaadir’sin.”

Rabbimiz ayet-i celileye “De ki” ile başlıyor. Niye böyle diyor Allah? Bunun bir hikmeti var. Allah “De ki” diye söyletmeden şöyle diyebilirdi. Mülkün sahibi Allah’tır, dilediğine verir dilediğinden alır. Nitekim buna benzer onlarca, yüzlerce ayet var Kur’an da. Ama rabbimiz bu ayetin başında “De ki” dedirtiyor, BANA dedirtiyor Allah. Şimdi kalkıp diyeceksin ki; Allah’ım mülkün sahibi sensin dilediğine verir dilediğinden çekip alırsın diyeceksin arkasından da diyeceksin ki bunun sahibi de benim. Nasıl diyeceksin?

Onun için Allah bize dedirtiyor, sen de kulum diyor. De ki mülkün sahibi sensin Allah’ım, sen de. Niye çünkü yarın mülk sahibi olmaya kalkışacaksın. Sana verdiğim fıtri duygularla sana ait olmayanları sana ait zannedeceksin, Karunlaşma sevdasına düşeceksin, benimdir diyeceksin, ben yaptım, ben kazandım diyeceksin. Bunun için “De ki” Ey mülkün sahibi olan Allah’ım, mülk senin dilediğine verir dilediğinden çekip alırsın, dilediğini aziz, dilediğini zelil edersin.

Allah mülkü dilediğine verir, peki dilediğinden de kime verir? Allah ayetinde;

Ve en leyse lil İnsani illâ ma se’a; (Necm/39)

İnsan için yalnızca çalışmalarının (kendisinden açığa çıkanların) sonucu oluşacaktır!

Diyor, yani çalışana veriyor, hak edene veriyor. Allah çalışanın imanına da küfrüne de bakmaz, kim çalışıyorsa Allah ona verir.

Mülkün sahibi birazcık ta olsa biz olsaydık ne yapardık? Onun cevabını da Allah veriyor:

Kul lev entüm temlikune hazaine rahmeti Rabbiy izen leemsektüm haşyetel infak* ve kânel İnsanu katura; (İsra/100)

De ki: “Eğer Rabbimin rahmet hazinelerine siz mâlik olsaydınız, harcanır – biter korkusu ile cimrilik ederdiniz”… İnsan çok cimridir!

Allah birazcık ta olsa mülkünden insana vermiş olsaydı, mesela insanın güneşe sözü geçseydi veya insanın ihtiyacı olan oksijene, nefese sözü geçseydi ne yapardı insanlık, bir günde hepsi yok olurdu. Onun için Allah’a hamd olsun ki Allah mülkün sahibidir.

Em lehüm nasıybün minel mülki feizen lâ yü’tunen nase nekıyra; (Nisa/53)

Yoksa onların mülkte (hükümranlıktan) bir hisseleri mi var? Eğer öyle olsaydı insanlara hurma çekirdeği kadar bile bir şey vermezlerdi.

Allah bu sefer rahmet hazinelerinden bahsediyor. İnsanoğlu eğer Allah’ın rahmet hazinelerine sahip olsaydı eğer, harcama endişesiyle cimrilik ederdiniz diyor. Elbette ki Böyle yapan Allah’a teşekkür etmek lazım, hamd etmek lazım.

Eğer Allah insanı mülkün sahibi yapmış olsaydı o zaman sahibi olduklarının üzerinde haşa ilah gibi kullanmaya kalkışırdı, hiç kimse insanı tutamazdı. Dünyanın başına bela olan firavunlar, Karun’lar ve onların bu günkü versiyonları mülkün sahibi olduklarını zannetmeye başladıklarında şeytan kesilmişlerdir. Ne zaman ki firavun; “Şurada akan nehir benim değil mi” demiş, ben sizin “Rabbiniz değil miyim” demeye kalkışmış. Ne zaman ki Karun “Bu mal benimdir” demeye başlamış işte o zaman dünyanın başına en büyük bela kesilmişlerdir.

Şimdi daireyi biraz küçültelim, mesela kendi evinize, kendi yüreğinize, kendi işinize kadar gelelim. “Benim” dediğinizde siz de birinin başına bela olacaksınız bunu unutmayın. Allah muhafaza eylesin.

Osmanlı sultanları maaşlı olarak tellallar tutar, sokak sokak, cadde cadde gezerek; “Gururlanma padişahım senden büyük Allah var” dedirtirlermiş. Müthiş bir şey değil mi, niye çünkü o saltanatın, o makamın ne demek olduğunu kavramışlar, iman etmiş gönle sahiplerdi de onun için.

İşte mülk benim dediğiniz an bulunduğunuz yerin başının belası olacaksınız demektir. Ama mülk Allah’ındır ben sadece burada koruyucuyum, ben sadece emanetçiyim dediğiniz an işler orada çözülür. O zaman yanında çalıştırdığın işçi ile malını ortak gibi kullanıyorsunuz, Kölenizle malınızı beraber yiyor beraber içiyorsunuz. Hz. Ömer gibi deveye sıra ile biniyorsunuz. Rabbim bize o günleri göstersin inşallah.

Allah resulüne Pazar yerinde yeni Müslüman olmuş ve kendisini ilk kez gören bir göçebe Arap heyecanından, karşısında titremektedir. Hz. Muhammed adama; “Arkadaş, sakin ol. Ben kral değilim. Kureyş kabilesinden kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum.” der. Bu kadar, kendisini diğerlerinden ayırmıyor. Sahabesi açlıktan bir taş bağladığında kendisi iki taş bağlıyor. Hayber’in ganimetleri benim demiyor.

Mülkün sahibi Allah dediğinizde farklı, mülkün sahibi ben dediğinizde farklı oluyor. Günümüzde yeryüzünün başının belası olan kapitalizm, açlık evrenseldir ilkesini benimsemiş, ezilen ezilmeye mahkûmdur, sen de ezeceksin diyor. İslâm ise rızık evrenseldir dedi. Komşun aç iken kâfir de olsa sen tok yatarsan Müslüman olamazsın şeklinde bir ruh verdi. Buna göre yeryüzünde bir tek insan aç ise bir insan israf ediyor demektir. Çünkü Allah rızkı yetecek kadar indirmiştir.

Onun için insan; kardeşimin elindeki de benim olsun ona da sahip olmaya malik olmaya kalkışınca dünya bu hale geliyor. Günümüzde dünyaya bakalım, ne kadar insan açlıkla mücadele ediyorsa o kadar da başka insan obezite ile mücadele ediyor.

Sonuç olarak diyebiliriz ki insan mülkün sahibi değildir, mülkün sahibi Allah’tır, sahip olduklarımızın da sahibi Allah’tır. Rabbimiz bu şuurla yaşatsın bizleri inşallah. (videodan alıntıdır) (Mesutaydın.net)

*****************************************

 



Viewing all articles
Browse latest Browse all 327

Trending Articles


Musallat için


Korunma zirhi


Karia Suresi ile Celb


Sıkıntıyı gideren Ismi Celil duası


Mülk süresi 14. Ayet ve ya habir esması


Muhabbet Ve Cimaya Kuvvet


İrsali hatif


SCCM 2012 Client Installation issue


Karanfil ve Surei İhlas ile CELB


Ya Rakib Esmasının Mucizeleri