……….Euzübillahimineşşeytanirracim,
………Bismillahirrahmanirrahim
………Ve kul Rabbi edhılniy müdhale sıdkın ve ahricniy muhrace sıdkın vec’al liy min ledünke sultanen nasıyra. İsra/80)
………De ki; “Rabbim, girdiğim yere sıdk halinde girdir ve çıktığım yerden sıdk ile çıkart. Ledünnünden zafere erdirici bir kudret oluştur bende. (Amin)
………EL MÜ’MİN
………Algılananın ötesi olduğu farkındalığını oluşturandır. Esma boyutu itibarıyla bu farkındalık boyutumuzda “İman” olarak açığa çıkar. İman edenler şuurlarında ki bu farkındalıkla iman ederler. Dünyamızda Resuller, tüm varlıkta ise melekler dâhil bu farkındalık bilinçte ki aklın vehim esaretinden kurtulmasını sağlar. Vehim kıyas kullanarak muhakeme yapan aklı saptırırken iman karşısında güçsüz ve etkisiz kalır. Mü’min isminin özelliğinin açığa çıkışı şuurdan bilince direkt yansır dolayısıyla da vehim kuvvesi onun üzerinde tasarruf edemez. (A. Hulusi)
………**********************************************************
………MÜ’MİN
………Bil ki her kim tasdik ve ikrar ve amel beynini cem’ eylemiş olursa o kimsenin Mü’min olduğu icma-ı ümmetle sabittir. Fakat bir kimse ResulAllah AS. ın Cenab-ı Haktan getirdiği şerayi ve ahkâmı kalben tasdik etse lâkin ikrar ve amelden ibaret olan bu iki şehadetin vücubunu bildiği halde bunlarla nutka kudreti dahi varken ikrar ve amel ile nutkeylemese İ. Gazali indinde bu kimse ahiret hükmünde apaşikâr bir mü’mindir. İmam-ı Gazali bu kavlini; “Kalbinde zerre ağırlığı kadar imanı olan kimse nârdan yani cehennemden çıkar” hadise (Tirmizi) dayandırmaktadır. İ. Gazali; “Mü’minden vacip olan nutuktan sükut etmekle iman uzaklaşmaz” demişlerdir. Vallahu alem. İbn. Arabi-Marifet kitabı)
………****************************************************
………El MÜ’MİN
Bu adın manası hakkında üç imam aynı düşüncededir. Bu ad Haşr suresinde bulunan Allah’ın güzel adlarının üçüncüsüdür. Bu surenin 23. Ayetinin devamında; “O Allah ki kıyamet gününün korkunçluğundan kullarını bu adıyla emniyet altına alarak korur” buyurmaktadır.
………Hak Teâlâ kıyamet gününde kullarına seslenerek “ey kullarım bugün sizin için bir korku ve keder yoktur” buyurmaktadır. Burada kullarına bir mülâhaza ve tasdik manası bulunmaktadır. Ama hangi kullarına? Bu tasdik Allah’ın doğru kullarına olup verdikleri sözlerde duranlaradır. Burada mana yönünden iki itibar bulunmaktadır.
………İlk itibara göre Allah’ın Halîm, Rahîm ve Vefîy gibi ve buna benzer adlar girmektedir. Ki bu adlar korku içinde bulunan ve onu korkutandan emniyet altına alır. Bütün bu fiiller Mü’min adının fiilleridir. Çünkü kulların fiilleri onun fiilinin fazlalıklarıdır. Öyle ise O’ndan başka hayır fiilini yapan bir varlık yoktur. Allah’ın Rahman adı yönünden faili karşılayan Allah adından başka ad yoktur.
………İkinci itibara gelince bu da musaddık (Doğrulayan ve onaylayan) manasına gelmektedir. Her tasdikin söz manası Allah’tan dır. Zira O; doğru ve doğrulayandır. Çünkü Hak Teâlâ kabil olan her dilde kendisine ait hususiyet bulunduğu takdirde bunun manası kendisinin yalnız başına bulunduğu, yanında bir kimsenin bulunmadığıdır. Yani vahdaniyetini göstermektedir. Bir kimse üzerinde ürkeklik yahut hayali bir mahlûk hali görünce halvette bu adı andığı takdirde faydasını görür. Allah en doğrusunu bilir. (Afiüddin Süleyman et- Tilmsani-Esmaü’l-Hüsna/182)
………**********************************************************
………“EL-MÜ’MİN”: DİN ÖĞRETİMİNE KONU EDİLMESİ VE UYGULAMA ÖRNEĞİ
- Giriş
………Eğitim-öğretim sürecini etkili ve verimli hale getirmek üzere pek çok teori, kuram, felsefe, strateji ve yöntemler geliştirilmiştir. Tüm bu çalışmaların amacı öğrenen bireyi merkeze koyarak, onun en üst derecede öğrenmesine ve öğrendikleri ile hayatı yorumlama süreci arasında bağ kurmasına yardımcı olmaktır.
………Konu din öğretimi olunca, birey merkezli bir öğretim aşamasında gerçekleştirilecek olan öğretimin, ne liği ve nasıl lığı üzerinde dikkatle düşünmek gerekmektedir.
………Bu noktada, temel bazı nitelikler olan eleştirel düşünme, kendi başına karar verebilme, hayatın anlamını kavrayabilme, özgürlük, güven, sevgi gibi kavramları kazandırmada din öğretiminden yararlanılabilir. Bu çerçevede, makalenin temel hedefi, güven kavramının öğretiminde Esma-i Hüsna’dan nasıl faydalanılabileceğini örnek etkinliklerle gösterebilmektir.
………Öğrencilere çeşitli nitelikler kazandırmada faydalı olacağını düşündüğümüz Esma-i Hüsna öğretimini, dini kavramların öğretimi bağlamında düşünmek gerekmektedir. Dini kavramların öğretimi, bireyi din hakkında bilgilendirme ve bilinçlendirmede yardımcı olabilecek bir öğretim biçimidir. Çünkü kavramlar, aynı zamanda bilgilendirmenin en temel unsurudur. Edinilen bilginin sistemli hale getirilmesi de öğrenilen kavramlarla doğrudan ilişkilidir.
………Kavramlar, bilginin yapı taşlarıdır ve bu yapı taşlarını doğru yerleştirmek, kurulacak yapının sağlamlığını doğrudan etkilemektedir. Dolayısıyla, dini kavramların öğrenilmesi, bireydeki bilgilerin sistemleştirilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Doğru kullanıldığında ve doğru öğrenildiğinde dini kavramlar, bireyin kişilik gelişiminde, sosyalleşmesinde, kültürlenmesinde, hayatını anlamlandırma çabasında büyük öneme sahiptir. Dolayısıyla, eğitimde kullanılacak dini kavramlarda, bireylerin gelişim özellikleri, kullanılan dil ve öğrenme durumları gibi hususlar göz önünde bulundurulmalıdır.
………Esma-i Hüsna olarak nitelendirdiğimiz Allah’ın güzel isimleri, pek çok ayet-i kerime ve hadiste zikredilmiş ve bu isimler inananlara farklı bağlamlarda sunulmuştur.
………Bu makalede, Esma-i Hüsna içerisinde yer alan isimlerden biri olan “Mü’min” ismi üzerinde durulmuştur. Mü’min isminin tercih edilmesinin nedeni, sahip olduğu anlam örüntüsüdür. Daha sonra da açıklanacağı üzere, Mü’min ismi, Allah için kullanıldığında farklı, kullar için kullanıldığında farklı bir anlam içeriğine sahip olmaktadır.
………Mü’min, isminin en temel anlamı inanmak kökünden “inanan”dır. Ancak, her ne kadar, ismin en temel vurgusu inanmaya ise de, görülmesi ve dikkat edilmesi gereken bir anlamı daha vardır ki, inanmak da bundan bağımsız düşünülememektedir. Bu anlamı ise “güvenmek” ve “güven vermek”tir. Dolayısıyla, bu makalenin hedefi, bilinen anlamın yanı sıra bu anlamı ve anlamın sahip olduğu değeri de ortaya koymaktır.
………Bu çerçevede, makale iki boyuttan oluşmaktadır. Birinci boyutta, din eğitimi derslerinde kavram öğretimine bir örnek teşkil edeceği düşünülen “Mümin” kavramının tarihsel arka planı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Tarihsel arka planda, kavramın ayet ve hadis referansları ele alınmış ve bu ayet ve hadislerin kullanıldığı bağlamlara göre ne ifade ettikleri üzerinde durulmuştur. İkinci boyutta ise, tarihsel arka planı verilen kavramın, eğitim ortamına aktarılması çerçevesinde ilköğretim çağındaki bireylere yönelik olarak, bir ders işlenişinde kullanılabilecek örnek etkinliklere yer verilmiştir.
- Mü’min Kavramı ve Tarihsel Arka Planı
………Mü’min, Arapça ’da, emin olmak, doğru olmak, korkunun karşılığı; âmene bi, inanmak, doğrulamak, tasdik etmek; emânun, emniyet, güvenlik, barış, huzur, koruma, himaye, kefalet, teminat anlamlarına gelen â-me-ne kökünden türemiştir.
………Mü’min, ism-i fâil kalıbında, iman eden, kâfirin karşıtı anlamına gelmektedir. Istılahî anlamı ise, Allah’a, Peygamberine, itabına ve dinin esaslarına inanıp iman eden, iman sahibi, Müslüman, inanan anlamına gelmektedir. Bir başka ifadeyle; din adına tebliğ ettiği konularda peygamberi doğrulamak anlamına gelmektedir.
Âmene ve ismi-i faili olan mü’min kavramlarının anlamları aşağıdaki şekilde gösterilebilir:
Âmene
Mü’min |
Lügat anlamı
************************** Emin olmak
************************** Doğru olmak ************************** Korkunun karşılığı ************************** Güvenmek ************************** Tasdik etmek |
Istılahi anlamı
**************************** Allah’a, peygamberine, kitabına ve dinin esaslarına inanıp iman eden. ************************** İman sahibi ************************** İnanan **************************
************************** |
Şekil 1. Mü’min İsminin Tanımı
………Yukarıda tanımları verilen âmene kökünün, Kur’an-ı Kerim’de pek çok türevi geçmektedir. Bunlar; âmene, âmenet, âmentü, âmentüm, âmenen, âmenehüm, âmenû, âminen, el-emânetü, Mu’min, Mu’minûn, Mu’minîn, yu’minu, tu’minu, nü’minu vb. dir.
………Kur’an-ı Kerim’de bu türevler pek çok yerde geçmesine rağmen “mü’min” kelimesi sadece 14 yerde geçmektedir. Bu ayetlerin sadece bir tanesinde “mü’min” kelimesi Allah’ın ismi olarak kullanılmış, diğerleri ise insanlara izafe edilmiştir. Mü’min isminin geçtiği ayetlere bakacak olursak8, Allah’ın ismi olarak “mü’min” 59. Haşr Suresi 23. Ayette geçmektedir. Ayet şu şekildedir:
………“O, kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan Allah’tır. O, mülkün gerçek sahibi, kutsal (her türlü eksiklikten uzak), barış ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren, gözetip koruyan, mutlak güç sahibi, düzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran ve büyüklükte eşsiz olan Allah’tır. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır.” (Haşr/23)
………Haşr Suresi’nin, bir bütün olarak okunduğunda, Hz. Peygamber’e karşı ahdini bozan Yahudilerden bahsettiği görülecektir. Haşr, toplanma anlamına gelmektedir. Ancak burada Yahudilerin sürgün edilmesi anlamında kullanılmıştır. Beni Nadir Yahudilerinin Mekkeli müşriklerle ittifak ederek, sözlerini bozmaları sonucu Medine’den nasıl sürüldüklerini anlatan bu surede, Yahudilerin verdikleri sözleri tutmadıkları (4), Allah’ın onların kalplerine korku saldığı (13-14), cennetlikler ve cennetlik olmayanların durumlarının bir olmadığı (20) gibi konular ele alınmış, surenin sonunda ise adeta Allah’ın yüceliğini gösterircesine güzel isimlerinden bir demet sunulmuştur.
………Surenin ilk ayetinde “Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” İfadesiyle Allah’ın gücüne ve kudretine bir atıf yapılmış, son ayette de “O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah’tır. Güzel isimler O’nundur. Göklerdeki ve yerdeki her şey O’nu tesbih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” İfadesi ile bu durum pekiştirilerek bir bütünlük sağlanmıştır.
………Bu ayetin tefsirine bakacak olursak, Tefhimu’l-Kur’an’da, bu ayet, şöyle açıklanmıştır: “Mü’min, emniyet, güvenlik demektir. Yani korkudan korunmuş, başkasına güvenlik veren mü’mindir.” (Tefhimu’l-Kur’an)
………Fahruddin Razi, bu ayetteki “mü’min” ismini iki şekilde açıklamıştır: birincisi; Allah, velilerini azabından emin kılandır. Bu manada, “âmenehu, yu’minuhu, fehuve mu’minun -onu emin kıldı, kılar, emin kılandır” denir.
………İkincisi; Allah Teâlâ’yı, doğrulayıp tasdik eden anlamında mü’mindir. Bu, ya, peygamberlerini, onlara ait mucizeleri izhar etmek suretiyle tasdik etmesi anlamındadır. Yahut ta, Muhammed ümmetinin, diğer peygamberlere şahadette bulunarak, Allah’ın onları doğrulaması anlamındadır. (Tefsir-i Kebir Mefatihu’l-Gayb)
………Fî Zilâli’l-Kur’an adlı tefsirde ise şu bilgi yer almaktadır: “Bu güzel isimlerden her birinin varlık âleminde gözlenen bir etkisi ve insan hayatında yer eden bir izi bulunmaktadır. İşte bu etki ve izler, Yüce Allah’ın bu isim ve sıfatlarının varlıklar üzerinde derin etkisini, insanlar ve canlılarla yakından ilgisi olan bir aktifliğe sahip bulunduklarını kalbe ilham eder. Buradan da anlaşıldığı gibi, bu isim ve sıfatlar, varlık âleminden ve ona eşlik eden durum ve tezahürlerinden ayrı birer sıfat değildirler.” (Fi Zilali’l-Kur’an)
………Süleyman Ateş, bu ayeti yorumlarken, “mü’min” ismi için şunları ifade etmiştir: “Yaratıklarına güvenlik verir, dostlarını azaptan emin kılar yahut peygamberlerin elinde mucizeler yaratarak onları doğrular.” (Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri)
………Tefsirlerden de anlaşılacağı üzere, bu ayette “Mü’min”, güven veren, kendi varlığını tasdik eden anlamında kullanılmıştır. Allah (c.c), bu ismi hem kendisi için, hem de kulları için kullanarak, ismi, inanma, güvenme, güven verme, doğrulama sıfatlarıyla tanımlamıştır. Kullarının özelliklerini sayarken de hep bu sıfatlarla birlikte anmış ve mü’minleri bu şekilde nitelemiştir.
………Daha önce de ifade edildiği gibi, Allah için “mü’min” ismi tek bir ayette geçmektedir. Ancak, Allah kulları için bunu farklı ayetlerde farklı biçimlerde kullanmıştır. Bunlar, aşağıdaki gibi özetlenmiştir:
……… “İnanmak-iman etmek” anlamında “mü’min” kelimesi şu şekilde kullanılmıştır:
………“Kim de inanmış olarak salih ameller işlerse o, ne zulme uğramaktan korkar, ne yoksun bırakılmaktan.” (Taha/112)
………“Firavun ailesinden, imanını gizlemekte olan mü’min bir adam şöyle dedi: “Rabbim Allah’tır, dediği için bir adamı öldürecek misiniz? Halbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirdi. Eğer yalancı ise, yalanı kendi aleyhinedir. Eğer doğru söylüyorsa, sizi tehdit ettiği şeylerin bir kısmı başınıza gelecektir. Şüphesiz Allah, aşırı giden, yalancılık eden kimseyi doğru yola eriştirmez.” (Mü’min/28)
………“Mü’min olarak, erkek veya kadın, her kim salih ameller işlerse, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.” (Tâhâ/75)
………“Hiç mü’min fasık gibi olur mu? Bunlar (elbette) eşit olmazlar.” (Secde/18)
………“Ey babamız! Biz yarışa girmiştik. Yûsuf’u da eşyamızın yanında bırakmıştık. (Bir de ne görelim) O’nu kurt yemiş. Her ne kadar doğru söylesek de sen bize inanmazsın” dediler.” (Yusuf/17)
………“İnanmak” anlamında “Mü’min” bir başka ayette müşriklerin Hudeybiye Antlaşması sırasında yaptıkları anlatılırken, onların özellikleri sayılırken kullanılmıştır:
………“Bir mü’min hakkında ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirler. İşte onlar taşkınlık yapanların ta kendileridir.” (Tevbe/10)
………Mü’minlerin özellikleri sayılırken “mü’min” kelimesi şu şekilde kullanılmıştır:
………“Kim de mü’min olarak ahireti ister ve ona ulaşmak için gereği gibi çalışırsa, işte bunların çalışmalarının karşılığı verilir.” (İsra/19)
………“Erkek veya kadın, kim mü’min olarak iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz.” (Nahl/97)
………“Hâlbuki ister erkek olsun ister kadın olsun, iman edip yapabileceği doğru ve yararlı işler yapan kimse cennete girecek ve bir hurma çekirdeğini dolduracak kadar bile haksızlığa uğratılmayacaktır.” (Nisa/124…Enbiya/94 ~~)
………Dikkat edilirse burada “mü’min” ismi ile insanların dünyada iken, Ahirette güzel bir hayat yaşamaları için gereken bazı hususları yerine getirmesi gerektiği ve bu kimselerin mü’min olarak nitelendirildiğine işaret edilmektedir.
………Yine mü’minlerin özellikleri, Mü’minun Suresi’nin ilk 11 ayetinde de belirtilmiştir. Ancak burada kullanılan kelime “mü’min” kelimesinin çoğulu olan “mü’minun” kelimesidir. Mü’minlerin özellikleri mü’minun suresinde şu şekilde sıralanmıştır:
………“Mü’minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir.
………Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler.
………Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler.
………Onlar ki, zekâtı öderler.
………Onlar ki, ırzlarını korurlar.
………Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar.
………Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır.
………Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riâyet ederler.
………Onlar ki, namazlarını kılmaya devam ederler.
………İşte bunlar varis olanların ta kendileridir.
………Onlar Firdevs cennetlerine varis olurlar.
………Onlar orada ebedî kalacaklardır.” (Mü’minûn/1-11)
………Kur’an-ı Kerim’in pek çok yerinde yukarıdaki ayette ifade edildiği gibi mü’minlerin özellikleri sayılmıştır. Mesela;
………“Gerçek müminler ancak o müminlerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, âyetleri okunduğu zaman imanlarını arttırır. Ve bunlar yalnızca Rablerine tevekkül ederler.
………Onlar ki, namazı gereği gibi kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yoluna harcarlar.
………İşte gerçekten mümin olanlar onlardır. Onlara Rablerinin katında dereceler vardır, bağışlanma ve değerli rızık vardır. (Enfal/2-3-4)
………Bunlar, genellikle kâfirlerin özellikleri ile birlikte zikredilmiştir. Yani kâfir sıfatı, mü’min sıfatının tam karşılığı olarak kullanılmıştır. Genellikle bu tür ayetlerde mü’min kelimesi değil, bunun çoğulu olan “mü’minun, mü’minin, mü’minat” gibi kavramlar kullanılmıştır.
………Bu çerçevede düşünüldüğünde “Mü’min” isminin anlam örüntüsü şu şekilde gösterilebilir:
………Mü’min; (Allah İçin) Güven veren, kendi varlığını tasdik eden, iman bahşeden. (İnsan İçin) İnanan, doğrulayan, kâfirin karşıtı, güvenilir
………Hadislerde de “mü’min” kelimesi yine kullara ait bir sıfat olarak zikredilmekte ve bu kulların sahip olması gereken nitelikler sayılmaktadır.
………“Olgun bir mü’min kimseyi yermez, lanetlemez, kötü davranışlı ve çirkin sözlü olmaz.” (Tirmizi)
………Bir başka hadiste; “mü’min kimdir sorusuna Hz. Peygamber şu cevabı vermiştir: Mü’min insanların malları ve canları konusunda kendisinden emin oldukları (güvendikleri) kişidir.” (Mülüm)
………Dikkat edilirse bu hadiste Hz. Peygamber, mü’min kişiyi güvenilir olmakla nitelemiştir. Resulullah (sav) buyurdular ki:
………“Nefsim yed`i kudretinde olan zata yemin ederim ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız! Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz şeyi haber vereyim mi? Aranızda selamı yaygınlaştırın!” (Buhari)
………Bir başka hadiste şöyle rivayet edilmiştir: Nebî Sallallahu aleyhi ve sellem (bir kere arka arkaya üç kere yemîn ederek) “Vallahi îmân etmiş olmaz, vallahi îmân etmiş olmaz, vallahi îmân etmiş olmaz!” Buyurdu.
………(Mecliste hazır bulunanlar tarafından): Yâ Resûlallah! Bu îmân etmiş olmayan kimdir? diye soruldu. Resûl-i Ekrem: “Kim olacak, şu komşusu zulmünden, şerrinden emîn olmayan kişi,” diye cevap verdi. (Buhari)
………Tüm bu anlatılanlar ışığında mü’min kavramını tanımlayabilmek için, onu ilintili olduğu tüm kavramlar ışığında ortaya koymamız gerekir. Bunu aşağıdaki şekilde olduğu gibi gösterebiliriz:
………Mü’min İnsan için Kullanıldığında olumlu anlamda Güven, inanma, tasdik ve doğruluk olarak, olumsuz anlamda ise Hıyanet, küfr, isyan, yalanlama şeklinde gruplandırabiliriz.
………Dikkat edilirse Kur’an-ı Kerim’de mü’min kelimesi çift yönlü olarak ele alınmıştır. İnsana izafe edilen yönü itibariyle mü’min kelimesi hem olumlu niteliklerle hem de muhalifleriyle birlikte zikredilerek, mü’min olan bir kişinin yapması ve yapmaması gereken nitelikler sıralanmıştır. Ancak Allah için mü’min ismi ele alındığında, bu kavram sadece olumlu sıfatlarla donanmış bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Allah, kulların daha iyi anlayabilmesi için, kulları için kullanılan niteliklerden yola çıkarak bu kavramı kendi ismi olarak kullanmıştır.
………Allah için kullanıldığında Mü’min ismini; Kullarına inanan, Güven veren, Varlığını tasdik eden olarak üç grupta toplayabiliriz. Böylece Allah, bilinenden yola çıkarak, kendinde olan özellikleri bildirmektedir.
………Aslında burada Allah, aynı zamanda kullarının, bu özellikleri taşıması gerektiği vurgusunu da yapmaktadır. Bu, insan ile Allah arasındaki epistemolojik düzleme bir işaret olarak değerlendirilebilir.
………Bunun yanında Allah, bu ismin tam karşılığı olan kavramları da bir arada kullanmakla kendisi ve insan için istediği ahlaki düzlemi de gözler önüne sermiştir.
………Bilinen şeylerden yola çıkarak insanlara bazı bilgileri sunmak ve insanın anlamasını kolaylaştırma noktasında Kur’an’ın üslubunda bu tür ifadeleri görmek mümkündür. (Geniş bilgi; Mualla Selçuk“Gençlik Çağı ve inanç Olgusu”)
………Allah’ın güzel isimleri incelendiğinde “mü’min” isminin ilgili olduğu başka isimler de görülmektedir. “Mü’min” isminin güven veren anlamına geldiği göz önünde bulundurulursa mesela örnek olarak, Hâfız (koruyup gözeten), Selam (esenlik ve barış veren) Vekil (Güvenilip, dayanılan), Müstean (sığınılan) isimlerinin de bu isimle yakın anlamlara sahip olduğu görülecektir.
………Allah, kulunu Hâfiz ismiyle koruyup gözetirken, aynı zamanda ona güven vermektedir.
………Selâm ismiyle güven verdiği kuluna aynı zamanda esenlik ve huzur vermektedir.
………Vekil ismi, mü’min ismini pekiştirmekte ve kullarının güvenip dayanabileceği bir dost olmaktadır.
………Müstean ismi ile de yine Allah kullarının sığınabileceği bir merci olduğunu ortaya koymakla kendisinin en güvenilir olduğunu belirtmekte olması gibi.
………Buraya kadar mü’min isminin Allah’a ve kullara izafeten ne anlamlara geldiği ve Kur’an’da ve hadiste geçtiği şekliyle kavramın arka planı ortaya konulmuştur. Burada dikkat edilmesi gereken şey, Allah’ın isimlerinin anlamları üzerinde dikkatli düşünerek, bu isimlerin bireysel ve toplumsal anlamdaki değerini ve ahlaki düzlemde Allah ile olan ilişkilerimizde belirleyici olan hususları göz önünde bulundurmaktır. Bir sonraki aşama ise bu kavramın anlam içeriği göz önüne alınarak eğitim ortamına aktarılması hususudur.
………C . Mü’min Kavramının Eğitim Ortamında Kullanımı
………Bu aşamada dikkat edilmesi gereken şey, bu kavramın eğitim ortamında hangi değerlerin kazandırılmasına katkı sağlayacağı hususlarının dikkatle irdelenmesidir. Mü’min isminin sözlük ve ıstılahi anlamları dikkate alındığında, ilk akla gelen, “Allah’a iman etme” kavramı olmasına rağmen, ayetlerde ve hadislerde ortaya çıkan şekliyle kavramın bireysel ve toplumsal anlamda “güven” duygusunu kazandırma ve bunun yanında güven kavramını destekleyen ve geliştiren “yararlı iş yapmaya isteklendirme” şeklinde de öğretim ortamında kullanılabileceği görülebilir. Güven, bir değerdir ve eğitim ortamında öğrencilerin kazanması beklenen değerler arasında en önemlilerinden biridir.
………Allah, mü’min kavramını kendisi için “güven veren” ve “kullarına güvenen” anlamlarında da kullanmaktadır. Dolayısıyla aslında kullarından da istediği iman etmenin yanı sıra güven vermeleri, O’na güvenmeleri ve güvenilir insan olmalarıdır denebilir.
………Bu bağlamda, aşağıda bu ismin eğitim ortamında kullanılmasını sağlayacak etkinlik örnekleri verilecektir. Ancak etkinliklere geçmeden önce ismin öğretiminde hangi kazanımların dikkate alınacağının belirtilmesi gerekmektedir. Bu etkinliklerden edinilmesi beklenen kazanımlar şu şekilde sıralanabilir:
- Esma-i Hüsna üzerinde düşünür ve bu isimleri anlamlandırmaya çalışır.
- Mü’min isminin anlamını ve çağrışımlarını yorumlayabilir.
- Mü’min isminin bireysel ve toplumsal hayattaki yansımaları üzerinde düşünür ve kendi hayatındaki çağrışımlarını kurgular.
- Allah’ın hem güven veren hem de kullarına güven duyan bir varlık olduğunun bilincine varır.
- Ayet ve hadisler ışığında güvenilir olmanın önemini kavrar.
………Etkinlik 1; Esma-i Hüsna hakkında aklınıza gelen her kavramı yazarak bir zihin haritası oluşturmak.
………Etkinlik 2; Kur’an da belirlenen ayetleri Esma-i Hüsna bağlamında yorumlamak.
………Etkinlik 3; “O, kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan Allah’tır. O, mülkün gerçek sahibi, kutsal (her türlü eksiklikten uzak), barış ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren, gözetip koruyan, mutlak güç sahibi, düzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran ve büyüklükte eşsiz olan Allah’tır. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır.” (Haşr/23)
………Yukarıda verilen ayet çerçevesinde “Mü’min” isminin Allah için kullanıldığında ne anlama geldiğini tefekkür etmek.
………Etkinlik 4; Verilen örnek olayın ana temasını çıkarınız.
………“Hz. Muhammed (sas) 35 yaşındayken Mekke’de meydana gelen bir olay şehirde manevi hayatın uyanmasına sebep oldu. Kureyş, sel ve yağmur sularından zarar gören ve bazı yerleri yıkılmış bulunan Kâbe’yi onarmaya karar verdi. Çünkü Kâbe, hem çok sayıdaki putların barınağı, hem de kendilerinin en büyük ekmek kapısı durumundaydı. Bu bakımdan iyi korunması gerekiyordu. Kâbe’nin iyi bir onarım görmesi için çeşitli teşebbüslerde bulundular. …
………Neticede bütün kabilelerin katılmasıyla Kâbe tamir edildi. Hz. Muhammed’in taş taşıyarak bizzat katıldığı tamir işleri bitmiş, sıra tüm insanlarca kutsal sayılan “Haceru’l-Esved”i Kabe’deki yerine koymaya gelmişti ki, kabileler arasında kavga çıktı, her kabile bu taşı yerine koyma şerefinin kendisine ait olmasını istiyordu. Neredeyse kan dökülecekti.
………Bu arada onlardan yaşlı birisi “….tartışmayı bırakalım, bugün Şeybe kapısından Kabe’ye giren ilk kişinin hakemliğine başvuralım ve onun vereceği karara uyalım. ..” şeklinde bir görüş ortaya attı.
………Bu görüş bütün kabilelerce benimsendi. İşte o gün, adı geçen kapıdan içeri giren ilk kişi, bütün Mekke halkının güvenini kazanan Hz. Muhammed oldu ve gelişiyle herkesi sevindirdi, birbirlerine, işte “Muhammedü’l-Emin” geliyor diyerek söyleştiler.
………Hz. Muhammed, bu ihtilaflı konuya, bütün kabilelerin kabul ettiği bir çözüm getirdi. Bornozunu çıkarıp yere serdi, kabile temsilcilerine taşı, bornozun üzerine koydurttu ve bornozun bire ucundan tutturup taşıttırdı. Tam yerine konulacağı yere gelince de taşı kendi eline aldı ve Kabe’deki yerine koydu. Böylece sorun çözülmüş oldu.” (İbn Hişam, Siretü’n-Nebeviye)
………Bu örnek olay, peygamberimizin daha peygamber olmadan önce bile, yaşadığı toplumda ne kadar güvenilir bir insan olduğunu ve toplum nazarında ne kadar sevilip kabul gördüğünü göstermesi bakımından ilgi çekicidir. Dolayısıyla Allah, güvene vurgu yapmış ve seçeceği insanı da bu özelliklerle donatmıştır. Burada güven toplumsal ve bireysel bağlamda düşünülmeli ve Hz. Muhammed’in hayatı da bu çerçevede incelenmelidir. Yapılacak tartışmalar da güvenilir insan olma bağlamında gerçekleştirilebilir.
………Etkinlik 5; Verilen ayetlerden çıkarılabilecek temel ilkeleri belirtiniz.
………“İman edip de imanlarına zulmü (şirki) bulaştırmayanlar var ya; işte güven onların hakkıdır. Doğru yolu bulmuş olanlar da onlardır.” (En’am/82)
………“Hûd şöyle dedi: “Ey kavmim! Bende akıl kıtlığı yok. Aksine ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim. Rabbimin vahy ettiklerini size tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir nasihatçiyim.” (Hûd/67-68)
………“Sonra Allah, Resûlü ile mü’minler üzerine kendi katından güven duygusu ve huzur indirdi. Bir de sizin göremediğiniz ordular indirdi ve inkâr edenlere azap verdi. İşte bu, inkârcıların cezasıdır.” (Tevbe/26)
………“Sana bir iyilik gelirse, bu onları üzer. Eğer başına bir musîbet gelirse, “Biz tedbirimizi önceden almıştık” derler ve sevinerek dönüp giderler. De ki: “Bizim başımıza ancak, Allah’ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O bizim yardımcımızdır. Öyleyse mü’minler, yalnız Allah’a güvensinler.” (Tevbe/50-51)
………“Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.” (Şuârâ/107)
………“Ayetlerimiz konusunda (yalanlama amacıyla) doğruluktan sapanlar bize gizli kalmaz. O halde kıyamet gününde ateşe atılan mı, yoksa güven içinde gelen kimse mi daha iyidir? Dilediğinizi yapın. Şüphesiz o, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir.” (Fussilet/40)
………“O, inananların imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine huzur ve güven indirendir. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Feth/4)
………Yukarıdaki ayetler de Allah’ın güvene verdiği önemi göstermesi bakımından önemlidir. Bu ayetlerde Allah, kullarına verdiği güven duygusunu ve bunun önemini belirterek, bu duygunun önemine işaret etmektedir. Allah, kullarının yaptıkları her işte kendisine güvenmelerini ve ona tevekkül etmelerini belirterek, kendisinin güven veren bir varlık olduğunu ayetlerinde vurgulamaktadır.
………Etkinlik 6; Mü’min” kavramının ve size çağrıştırdıkları hakkında, bireysel ve toplumsal alana katkıları bağlamında tefekkür etmek.
………Etkinlik 7; “Mü’min” kavramının anlamını düşünerek “Mü’min olarak nitelendirilen kişinin özelliklerini değerlendirmek.
- Sonuç ve Değerlendirme.
………Bu makalede, Esma-i Hüsna’dan bir isim olan “Mü’min” ismi incelenerek bir değer olan “güven” kavramına vurgu yapılmaya çalışılmıştır. Kur’an-ı Kerim’de bu konuya oldukça atıf vardır. Makalede vurguladığımız hususlar, bu çerçevededir. Allah kendisini güvenilir olarak tanımlamaktadır. Seçtiği peygamberlerini güvenilir olmakla vasıflandırmıştır. Mü’min insanın taşıması gereken özellikleri belirtirken ve iman konusunu zikrederken bu ve bunun gibi değerleri ön plana çıkarmıştır. İman ve güven arasında bir ilişki kurmuştur.
………İnanmak ve güvenmek arasındaki bu irtibattan dolayı Allah, güven verdiğini ve güvendiğini “Mümin” ismi ile ifade etmiş ve bu değere büyük önem atfetmiştir. Allah’ın sadece korkulacak ve inanılacak bir varlık olmadığı, aynı zamanda güvenilebilecek bir varlık olduğu da Kur’an’ın kendi ifadelerinden ortaya çıkmaktadır. Esma-i Hüsna’yı, bu çerçevede düşünmek ve bunları öğretime konu yapmak bu bakımdan üzerinde ciddi düşünülmesi gereken hususlardan biridir. Yapılan etkinlikler bu çerçevede önerilmeye çalışılmıştır.
………Dikkat edilirse etkinliklerde kazanımların edinilmesine yönelik bir sıra izlenmiştir. Etkinliklerle hedeflenen hususlar aşağıdaki şekilde sıralanabilir:
………Birinci etkinlikte hedef, öğrencilerin Esma-i Hüsna hakkındaki ön bilgilerini kontrol etmek ve onların zihinlerindeki Esma-i Hüsna’ya ait kavramları ortaya koymaktır.
………İkinci etkinlikte hedef, Esma-i Hüsna’nın Kur’an’da nasıl kullanıldığını ve Kur’ani bir kavram olduğunu göstermektir.
………Üçüncü etkinlikte hedef, Allah’ın güzel ismi olan “Mü’min” isminin Kur’an’da ne şekilde kullanıldığını ve bundan nasıl bir anlam çıkartılabileceğini göstermektir.
………Dördüncü etkinlikte hedef, insanlara rol modeli olarak gönderilen bir peygamberin en temel özelliği olan “güvenilir olma” özelliği ile Allah’ın bu ismi arasında bir bağ kurmaktır.
………Beşinci etkinlikte hedef, Allah’ın gönderdiği tüm peygamberlerin güvenilir olduğu, Allah’ın güvenme duygusuna ne kadar önem verdiği ve mü’minlerin Allah’a güvenmeleri gerektiğini ortaya koymaktır.
………Altıncı etkinlikte hedef, Mü’min isminin, tüm bu ayet ve hadisler ışığında zihinlerde yeni çağrışımları ortaya çıkarmaktır.
………Yedinci etkinlikte ise hedef, “mü’min” diye nitelendirilen kişinin sahip olması gereken özelliklerini ortaya koymaktır.
………Not; Bu makalede çalışılan ismin tercih edilmesi, “Dini Kavramlar ve Öğrenme Ortamları” (2005) adlı derste yapılan etkinliklerde kararlaştırılmıştı. Bu etkinliklerde, “Mü’min” isminin sahip olduğu anlam içeriği beni etkiledi. Bu ismin sahip olduğu zenginlik, bende bu ismin eğitim ortamında kullanılabileceği kanaati uyandırdı. Allah’ın güzel isimlerinin taşıdığı anlamları ve bu isimlerin sahip olduğu değeri görmeme yardımcı olan ve daha sonra çalışmamı okuyarak katkılarda bulunan değerli hocam Prof. Dr. Mualla Selçuk’a çok teşekkür ederim.
………(Dr. Yıldız KIZILABDULLAH Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi)
………**********************************************************
………EL MÜ’MİN
el-Mü’min, emniyet ve güven veren, inanan kullarını korku ve endişelerden emin kılan demektir.
………Bu, Allah’ın, inanan kullarına, daha bu dünyada yaşarken verdiği en büyük hediye, ihsan ve lütuftur. Mü’min insan; el-Mü’min’in halifesi olarak, elinden, dilinden, diğer Müslümanların emin olduğu kişidir dostlar!
………Kur’ân-ı Kerîm’de pek çok âyet “Ey iman edenler“, “gerçek mü’minler” diye başlar ve Yüce Yaradan’ın inanan, samimi gönülleri muhatap alarak, kullarıyla “konuşmasıyla” sürer. Kur’ân-ı Kerîm’i okuyor ve anlıyorsanız eğer, o muhteşem kelâmın; “el-Mü’min” olandan, “mü’min” kuluna doğru akan, sevgi, muhabbet, şefkat ve koruma hisleriyle dolu bir huzur manzumesi olduğunu görürsünüz.
………Ne muhteşem bir huzurdur bu!
………Ne muhteşem bir beraberliktir bu!
………Ne rahatlatıcı bir soluktur bu inanan, mü’min kula!
………Yüce Allah, mü’min kulunu, dünyada da ahirette de yalnız bırakmaz dostlar! Dünyada, kulunun imanını ve yakînini artırarak, manevi yönden huzur, güven ve itminan vererek, dünya hayatının dalgalar mesabesindeki acılarına ve zorluklarına karşı güçlü kılar onu. Ve Kendisine, yalnız “Kendisine” yani Allah’a dayanmayı öğreterek, dünya hayatını huzur içinde geçirmesini sağlar.
………Bu huzur, bu iman, dünya hayatına çok farklı bir bakış açısı kazandırır, inanan insana dostlar!
………Hiç, “hayatı” böyle düşündünüz mü dostlar? İşte Kur’ân-ı Kerîm’in muhteşem ikliminde, inanmış gönüllerin hayat felsefesi budur! “Yemek, içmek, zevk sürüp, kendisi için yaşayıp ölmek” değil! Asla ve kat’a değil!
………Size, “yaşamak” gibi bir lütfu bizzat bağışlayan O!
………Dilediği an, can suyunu keserek, o lütfu geri alacak olan yine O! “Mü’min” adı ile şereflendirdiği kuluna, yaşamı, muhteşem bir alışveriş kılan, canı ve malı karşılığı satın alan O! “Ödül” ise, cennetlerde, yani huzur ve selâmet ülkesinde ebedî olarak ağırlanmak!
………Böylesi bir alışverişi, ancak “Âlemlerin Sahibi” olan yapar, sonsuz bir merhametin ve sevginin sahibi yapar. Size de kul olarak, o kapıda secdelere kapanmak kalır ancak dostlar!
………el-Mü’min’dir O!
………İnanan kuluna güven verendir O! Her türlü korkudan, endişeden emin kılandır O! Mü’min kuluna “elçi”ler göndererek, elinden tutandır O!
………“Andolsun ki Allah, mü’minlere kendilerinden, onlara kendi âyetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.” (Âl-i İmrân/164)
………el-Mü’min‘dir O!
………Allah, her zorluk karşısında, inanan kulları ile beraber olduğunu hatırlatır ve hayat savaşında, insanın en bunaldığı anlarda, üzerine “sekîne” indirerek rahatlatır, ferahlatandır O;
………“O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, câhiliyet taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve mü’minlere sükûnet ve güvenini indirdi. Onları takva sözü üzerinde durdurdu. Zaten onlar buna pek layık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir.” (Fetih/26)
………el-Mü’min‘dir O!
………Mü’min kuluna yardım etmeyi, kendi üzerine ‘hak’ kılandır O!
………“Sonra biz elçilerimizi ve iman edenleri böyle kurtarırız, mü’minleri kurtarmamız bizim üzerimize haktır!” (Yûnus/103)
………“İmanlarına iman katsınlar diye mü’minlerin kalplerine güven indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah bilendir, her şeyi hikmetle yapandır. Mü’min erkeklerle mü’min kadınları, içinde ebedi kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyması, onların günahlarını örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir kurtuluştur.” (Fetih/4-5)
………el-Mü’min‘dir O!
………İnanan kuluna, ebedî âlemde verilecek mükâfatları da vaat edendir O;
………“Allah mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, altlarından ırmaklar akan cennetler vaad buyurdu. Orada ebedî kalacaklardır. Hem de Adn cennetlerinde hoş meskenler vaad etmiştir. Allah’ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte asıl büyük kurtuluş da budur.” (Tevbe/72)
………“Erkekten ve kadından, mü’min olarak kim iyi amel işlerse muhakkak onu güzel bir hayat ile yaşatacağız ve yapmakta oldukları amellerin daha güzeliyle mükafatlarını elbette vereceğiz.” (Nahl/97)
………“Her kim de mü’min olarak salih amelleri işlerse, artık o, ne bir haksızlıktan ve ne de (hakkının) çiğnenmesinden korkar.” (Tâ-Hâ/112)
………Ey, “el-Mü’min” olan Allah’ım! Buyuruyorsun ki;
………“Gerçek mü’minler ancak o mü’minlerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, âyetleri okunduğu zaman imanlarını arttırır. Ve bunlar yalnızca Rablerine tevekkül ederler.” (Enfâl/8)
………“el Mü’min” ismini çalışırken, ilk kez “Mü’min” olmak ne demektir diye düşündüm,
………“Sevgi” doldu yüreğime, ışıl ışıl bir sevgi!
………“Rabbim aciz kulunu seviyor.” dedim.
………“Huzur” doldurdu içimi, genişledi ruh dünyam, beni kıskıvrak bağlayan ipler koptu, nefes aldım tâ yürekten!
………“Rabbim bu aciz kulunu koruyor.” dedim.
………Dağlaşmıştı gözümde dertler, sıkıntılar.
………Sonsuz bir kudrete dayandığımı hissettim, güç doldurdu yüreğimi.
………Ve Mü’min olmakla şeref duydum Allah’ım!
………Beni “Mü’min” ismine lâyık eyle yâ Rabb!
………Senin gibi Yüceler Yücesi bir Rabbe “kul” olan, “kul” olabilen nasipli mü’minlerden eyle beni.
………Ve “Mü’min” ismini bilinçle taşıyanlardan, yanına gelenlere güven aşılayanlardan, kendinden “emin” olunanlardan eyle! Âmîn. (esmaulhusna.net)
………********************************************************
………Kalplere iman bağışlayan; yaratıkların zulümden, müminleri azaptan emin kılan; onların şahitliklerini kabul ve tasdik eden; taahhütlerini mutlaka yerine getiren demektir. İnsan kalbini şüphe ve tereddütlerden kurtararak imana kavuşturan Allah-ü Teâlâ Hz.leridir. Hidayeti ile bunu bilgisini ve şuurunu insana bahşeden O’dur.
………Allah-ü Teâla Hz.leri, kalplere iman bağışlayarak, oralardan şekleri, tereddütleri kaldırmıştır. Kendine sığınanlara aman verip korumuş, emniyetle rahatlandırmıştır. Bunların hiçbirini Allah-ü Teâlâ Hz.lerinden başka yapacak yoktur. İman Allah-ü Teâlâ Hz.lerinin en büyük nimetlerinden biridir. Eğer Allah-ü Teâla Hz.leri bir kuluna iman nasip etmemişse, onu hiç kimse iman getiremez, binaenaleyh iman sahibi bir kul daima:
………“El-Hamdü lillâhi ‘alâ dîni’l-İslâmi ve ‘alâ tevfîki’l îmâni ve ‘alâ hidâyeti’r-Rahmân” diye bu büyük bahşişten dolayı Allah-ü Teala Hz.lerine hamd-ü sena etmelidir. Kendisinin iman sahibi olmasına sebep olanlara da saygı gösterilmesi, iyilik bilirlik olması itibariyle Allah-ü Teâlâ Hz.lerinin sevdiği bir harekettir.
………Allah-ü Teâla Hz.lerinin nimetlerinden biri de emniyettir. İnsan, malı, canı, ırz ve namusu için her saat korku ve endişe içinde kalsaydı, bu ne büyük azap olurdu. Yüreklerimizde böyle bir korku taşımıyor, bilakis rahatlık ve iç ferahlığı içinde yaşıyorsak, bunun el-Mü’min İsm-i Şerif’inin tecelliyatından olduğuna şüphe yoktur. Binaenaleyh emniyet ve asayişin temini için çalışan her şahıs ve bu uğurda kullanılacak her çeşit silah ve aletler, hep bu İsm-i Şerif’in mazharıdır, yani aynasıdır, sebepleri ve vasıtalarıdır.
………Bir de insanın daima kötülüğüne ve zararına çalışan ve hiç bir zaman onun mesut olduğunu istemeyen düşmanlar vardır. Bunların içinde en azılısı ve en merhametsizi ve kendisiyle savaşmak en güç olanı şeytandır. Haydutlar, zalimler, iftiracılar, hasetçiler ondan sonra gelir. Bir insan, şöyle söz alışkanlığı neticesi değil de, idrak ve şuurla “Bütün bunların şerrinden Allah-ü Teâlâ Hz.lerine sığındım” dediği zaman, Allah-ü Teala Hz.leri onu reddetmez. Çünkü Allah-ü Teâlâ Hz.lerinin isimlerinden biri de el-Mü’min‘dir ve bunun bir manası da, kendine iltica edenlere aman vermesi, onları hususi himayesine almasıdır. Şerlilerin şerrinden daima Allah-ü Teâla Hz.lerine sığınırız.
………İman veren, güvenlikte kılan, iman edenleri iki dünyada da güvenlik içinde yaşatan ve bir ismi de “el-Mü’min” olan Allah-ü Teâla Hz.lerine iman edenler insanlara güvenlik vermeye çalışmazlar. Güvenilen bir insan olmaya çalışırlar.
………İmanın dünyada sağlayacağı güvenliği Hz. Resul-i Zişan Efendimiz: “Allah’a yemin olsun ki, Allah bu İslam işini tamamlayacak, hatta bir yolcu San’a şehirden Hadramut’a kadar yürüyecek, Allah korkusundan ve bir de koyuna kurt saldırır korkusundan başka hiçbir şeyden korkmayacak.” Buyurmuştur. (Buhari, Ebu Davud)
………Bir ismi “el-Mü’min” olan Rabbimizin verdiği imanın sağladığı güvenlikle eşkıya yatağı San’a ile Hadramut arasında 1400 sene önce güven içinde yolculuk yapmışlar. M. Akif Ersoy’un: “Kenarı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu, Gelirde adl-i ilahi sorar Ömer’den onu” diye şiirleştirdiği Hz. Ömer Hz.leri, Medine’de devlet başkanı iken Dicle nehri kenarında bir koyunun kurt tarafından yenmesinden kendini sorumlu tutuyor. İşte “Mümin” olan Allah-ü Teâla Hz.lerine iman eden mü’minin yönetimi öyle olur.
………1400 sene sonra İslâm sistem olarak rafa kaldırıldı. Batıdan sistem ithal edildi ve Dicle nehri kenarında terör adı altında 30.000 (otuz bin) insanın kanı akıtıldı.
………Dicle kenarında değil şehrin merkezinde en güvenli merkez diye yapılan binanın 25. Katında yirmi beş ayrı güvenlik tertibatı olan yerde yaşayan insanın güvenliği olmadığını bütün dünya gördü.
………Asker ve gardiyan tarafından korunan hapishanelerde güvenlik kalmadı. Her insanın arkasına bir emniyet görevlisi taksanız, emniyet görevlisinin ardına da bir görevli gerekir.
………Onun ardına da biri gerekir. Bu da olmayacağına göre her insanın içine emniyet görevlisi olarak “elMü’min” olan Allah-ü Teâla Hz.lerine iman yerleştirilirse emniyet=güvenlik iki dünyada da sağlanmış olur. (Mahmut Topbaş)
………*************************************************
………Devam edecek
………Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn
………Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.
