……… “Euzü Billahi mineş şeytanir racim”
……… “BismillahirRahmanirRahıym”
……… Kovulmuş, taşlanmış, matrud ve mel’un öteki olan şeytanın şerrinden hayrın kaynağı, rahmetin kaynağı, şefkatin kaynağı, varlığın kaynağı, muhabbetin kaynağı Olan Allah’a sığınırım.
……… El Ğaffar, daima bağışlayan, bağışlamaktan bıkıp usanmayan, bağışlamayı kendisine meslek olarak seçen, ama özellikle de tekrarlanan günahları bağışlayan. Bağışladığı günahın kaç kere olduğunu hesap etmeyen, sen 40 ceviz kırdın bu 41. Si demeyen. 40 ceviz kırdın değil 41. cisini kırmadığın için seni ödüllendiren ve 40 değil 40.000 ci cevizi kırsan 40.001 ci cevizine yine de acaba döner mi bana diye senden umut kesmeyen demektir El Ğaffar.
……… El Ğaffar ismi esma ül hüsna dan olduğu Kur’an la sabit isimlerden biri. Ğafr, dilde örtmek, kapatmak manasına geliyor ama bu sadece örtmek değil, korumak için örtmek. Bunun en tipik karşılığı miğferdir, miğfer askerin başına taktığı koruyucu şapka, kask. Neden takar? Kafasını örter fakat sırf örtsün diye değil korumak için. İşte Ğafr, mağfiret budur korumak için örter. Kulunu korumak için günahını örter, kulunu korumak için hatasını, ayıbını örten, Ğaffar budur.
……… Daha önce Ğafur ismini işlemiştik hatırlayacak olursanız, sanırım 8. İsimdi esma ül hüsna listemizde. Onun için Ğafur ismini işlerken özellikle lügavi ve nazari çerçeveyi de orada çizmiştik. Ben oraya atıf yapıyorum sadece bir değinip lügavi ve nazari çerçeveyi geçmek istiyorum.
……… Kur’an da 3 kelime kullanılır demiştim Allah’ın bağışı için af, safh, ğafr. Afv cezasından vazgeçmek fakat azarından değil. Bunu yaptın, bir daha yaparsan şöyle olur, bir daha yapma, bu sefer seni affediyorum, budur afv. Safh; cezasından da azarından da vazgeçmektir. Yapma olmaz mı, bu kadar. Ğafr, mağfiret ise yapmamış gibi muamele etmektir. Yüzünü kızartmamak için hiç hissettirmemek. Rabbimizden biz mağfiret dileriz, beni yapmamış say ya rabbi..! öyle örtki günahlarımı, hatalarımı, isyanlarımı, gafletlerimi, aldırmazlıklarımı, aymazlıklarımı, sürçmelerimi öyle örtki ya rabbi ne olur yüzüme vurma yüzüm kızarır. İşte biz bunu isteriz Allah’tan. Bizim Allah’tan istediğimiz bağışlanma çeşidi afv ve safh değil Ğafr dır, mağfirettir.
……… Kur’ani çerçevesine bakalım, Kur’an da bu kökten 3 isim geliyor. Ğafir, Ğafûr, Ğaffar. Ğafur’u işlemiştik, Ğafir Ğafûr’a mülhak olduğu için esma listemizde müstakil bir isim olarak gelmez. Çünkü Ğafûr olan zaten Ğafir olur. Bağışlayan hep ve sonsuzca bağışlayan dediğinizde bağışlayanı zaten demiş olursunuz. Onun için müstakil olarak gelen bir isim varsa, öteki de müstakil olarak gelmeyip hep terkip olarak geliyorsa, hiç müstakil olarak gelmiyorsa ismi failleri diğer vezinlere yani mübalağa vezinlerine mülhak sayıyoruz ilkemiz, prensibimiz bu. Dolayısıyla şimdi Ğaffar ismindeyiz.
……… Bu üç isim boşuna değil Ğafir, Ğafûr, Ğaffar. Kur’an da zulüm hakkında 3 fiil kullanılır; Zalim, zalûm, zallâm. Zalimin zulmünün panzehiri Ğafirdir. Zalûm un zulmünün panzehiri Ğafûrdur,i Zallâm ın zulmünün panzehiri Ğaffardır. Adeta zulmünüz hangi çeşit olursa olsun onun her çeşidine bir ismim vardır dercesine rabbimiz böyle bir isim silsilesi koymuş.
……… Ğaffar ismi sadece Azîz ismi ile geliyor Kur’an da. Neden acaba? Hikmeti şu olsa gerek Ğaffar tekrar tekrar bağışlamak özellikle niceliğe delalet eder niteliğe değil. Bağışlanan günahın büyüklüğünü küçüklüğünü dikkate alan bir isim değil bu, bağışlamanın tekrarını, kaç kere yapmış? 5.000 kere mi? Ben yine affederim. Bunu diyor bu isim yani niceliğini.
……… Peki, böyle bir isim Azîz olmasaydı ne olurdu? Kim daha çok affedecek yarışına girdiği için affederdi. Yani Allah’ın daha çok sayıda affetmesi, ben Allah’ım en büyük benim, en çok sayıda da ben affedeyim, bunun için affediyorum. Ama Azîz olunca en üstün ve en yüce olunca herhangi biriyle bir yarışa girmesi söz konusu değil. Dolayısıyla rabbimizin sonsuzca bağışlaması yine şefkat ve merhametindendir.
……… Burada bir anektodumu nakledeyim. İbn. Teymiye okumalarım sırasında İbn. Teymiyenin bir yerde Allah muhabbettir dediğine şahit oldum ve şaşırdım. Aslında şaşırmamak lazım, İbn. Teymiye gibi sert, celâlli, azametli bir alimin Allah muhabbettir demesi beni şaşırttı doğrusu. Ama hiçte şaşırtmaması lazım, ömrünü böyle Allah için böyle büyük bedeller ödeyebilmek için de zaten Allah’ın muhabbet olduğunu bilmek lazım. Böyle bir anektodu nakletmiş olayım dedim.
……… Kafirlere karşı Ğaffar dır Allah, Kur’an da 5 yerde kullanılıyor ve bu beş yerin üçü kâfirlere karşı Ğaffar olduğunu açıklıyor. Aman Allah’ım, ne diyeceksiniz? Ayete bakın Sad/65-66. Ayetleri;
……… Kul innema ene münzir* ve ma min ilâhin illAllâhul Vâhid’ül Kahhâr; (Sâd/65)
……… Rabbüs Semavati vel Ardı ve ma beynehümel ‘Aziyzul Ğaffar (Sâd/66)
……… O rab ki göklerin ve yerin, daha doğrusu göklerin ve yerlerin, yer birazda söyleyişin kolaylığı için öyle gelir Kur’an da ve ma beynehümel ve bu ikisi arasındakilerin rabbidir. O kimdir biliyor musunuz El Azîz, el Ğaffar. O yücedir, Ğaffar’dır.
……… Bu ayet ne zaman nazil oldu? 9. Yılda Kur’an ın nüzulünün 9. Yılında. Müşrik Mekke’nin uyguladığı her zulüm uygulanmış. 9. Yıl nedir? Boykotun en azılı olduğu 3. Dönemi, son yılı. Müslümanlara boykot uygulanıyor, her türlü acı çektiriliyor. İşkence var, sürgün var, boykot var, tecrit var, ıstırap var, hakaret var, iftira var hatta yok etme var böyle bir ortamdayız. Ancak bir de ne var? Müşrikler diyoruz da biz hep müşrikleri blok zannediyoruz. Müşriklerin içinde vicdansız müşrikler olduğu gibi vicdanlı müşrikler de var. Yani iman ehli oluşlar, o İslamlaşmalar nereden geliyor, bu bir süreçtir böyle, keskin bir biçimde geçmiyor insanlar. Önce içlerinde bir savaş veriyorlar, mücadele yapıyorlar.
……… İşte vicdanlı müşriklerin içinde bir muhasebe başladı, biz ne yapıyoruz ya..’ Şu çektirdiğimiz eziyetlere bak, ne yaptı bu insanlar bize? Hiçbir şey yapmadı. Bu insanlar bir şeye inanıyorlar, inandıklarının da hakk olduğunu söylüyorlar, biz ise bu insanlara şiddet uyguluyoruz, aç bırakıyoruz, öldürüyoruz, bebelerini açlıktan ölüme mahkûm ediyoruz ki Şib-i Ebi Talib’te boykotta öyle oldu. 3 günde bir bebe cenazesi çıkıyordu biliyor musunuz Müslümanların. Yani şimdi demesi kolay, anneler dillerini yavrularının ağzına veriyor muş ki em de biraz susuzluğun gitsin. Su vermiyorlar su. İlk kerbela aslında boykottu.
……… Dolayısıyla bu ayet o zaman iniyor. Ne diyor bakınız? Müşriklere iniyor üstelik te. Kul innema ene münzirun de ki ben sadece bir uyarıcıyım ve ma min ilâhin illAllâhul Vâhid’ül Kahhâr Vâhid ve Kahhâr olan Allah’tan başka hiçbir ilâh yok, bunu söylüyorum size. Ne söylüyorum ki niye bu kadar şiddet gösteriyorsunuz ki. Rabbüs Semavati vel Ard Allah size muhtaç olduğu için değil ey Mekke’nin müşrikleri. Siz hep gâvur olsanız Allah’ın neyi eksilir. Göklerin yerin ve ikisi arasındakilerin rabbi o. Kâinatta üzerinde iradeli varlığın yaşadığı başka kaç tane gezegen var, kim ne biliyor ki. İnsan eşrefiyeti yeryüzü ölçeğinde geçerlidir, kâinat için konuşmak çok iddialı bir şeydir o da insanın guruna girer.
……… Niye insan bu kadar gururlanır? Durun bakalım daha güneş sistemimizin dışını bilmiyoruz. Bu manada insan biricik mi zannediyor kendisini. Bu manada insan kendisinden Allah’ın vaz geçemeyeceğini mi düşünüyor? Hayır İn yeşe’ yüzhibküm ve ye’ti Bi halkın cediyd. (Fatır/16) eğer dilerse sizin kökünüzü siler yerinize yepyeni bir tür getirir diyor. Oradaki Bi halkın cediyd yepyeni bir tür manasına gelir. Getirir mi? Getirir. men yertedde minküm an diynihı fesevfe ye’tillâhu Bi kavm. (Maide/54) kim O’nun dininden yüz çevirirse O, onun yerine yepyeni bir toplum getirir. Dolayısıyla Allah için imkânsız mı var.
……… O zaman Mekke ve genelde tüm yarımada müşrikleri Allah’a inanırlardı, Müşriklerin Allah tasavvurunda ilahi esma ve sıfat diye bir şey yoktu yalnız çok ilginçtir. Müşrikler ilâhi esma ve sıfat diye bir şey gündemlerinde yok. Hatta put perestliğin özünde biraz da bu var. Eğer esma olsaydı muhtemelen puta ihtiyaç duymayacaklardı. Çünkü putlara verdikleri işlev esmanın işlevi biraz da. Onun için el menat koydular. Aslında Allah’ın Mennan ismini O’na koydular.
……… İsaf ve naile ye giderlerdi aşk problemlerini çözmek için. Problem çözmek için 2 puta gidiyorlar bunlar aşk putu idi biri erkek biri dişi. Dolayısıyla biri safa biri mervede konuşlanmıştı bu iki putun. Yani her puta yönelik bir işlev vardı, her putun duası farklıydı. Yani Allah’ın esmasının işlevini onlar putlarına yüklediler. Ah esma tasavvurları gelişseydi keşke bu kadar putperest olmazlardı en azından.
……… Allah’ın esma ül hüsnası olabileceği fikri ilk defa Kur’an la gündemlerine girdi. Allah’ın Ğaffar sıfatına sahip olduğu bu keskinlikte hiç duymamıştılar. Aklını kullanan vicdanını tüketmemiş, iradesi aktif olan müşrikler işte bu isimlerle dank etti. Bu çok önemli yani bu ayetleri duyuyorlar, zaten Allah ile bir ilişkileri yok, Allah onlar için kâinatın dışında, uzakta, putlar da aracı yani arada postalar var. Postacıları tutmuşlar çok uzak olan Allah onları ne görür, ne gözetir, ne anında müdahil olur, ne hayatlarına karışır. Böyle bir Allah inançları var, böyle bir tasavvurları var. Şah damarından daha yakın olduğunu söylemesi bu yüzden. ve nahnu akrebu ileyhi min hablil veriyd. (Kaf/16) ve şah damarı ile insan rabbi arasına bir şeyi sokarsa ne olur? Şah damarını kesmiş olur değil mi? Şah damarı kesilen yaşar mı? Ölür, şah damarınızı kesmeyin diyor, benimle aranıza bir başkasını sokup ta imanınızın şah damarını, ruhunuzun şah damarını kesmeyin, yoksa ruhunuz ölür diyor, beslenmez olur daha ne desin. İşte bu çerçeve de Ğaffar ismini görünce şaşırdılar diye düşünüyorum. Kur’an bu manada söylüyor.
……… 10 yılda iniyor şu ayetler Hz. Nûh’un dilinden, Hz. Nûh Kahraman, Nûh kavmi de olumsuz kahraman. Öyle mi zannediyorsunuz? Değil, Hz. Nûh’un çağdaşı, çağdaş Nûh Hz. Muhammed AS. efendimiz. Peki karşıt kahraman kim? Mekke müşrikleri. Şimdi okuyun öyle Sümme inniy de’avtühüm cihara. (Nûh/8) sonra ben sizi açıktan açığa çok davet ettim. Sümme inniy a’lentu lehüm ve esrertu lehüm israra. (Nûh/9) sonra davetimi ilan ettim, gizliden gizliye de davet ettim, yani davetin her türünü ben size yaptım, her çeşidini denedim.
……… Ne oldu. Fekultüstağfiru Rabbeküm inneHU kâne Ğeffara. (Nûh/10) ve dedim ki size rabbinize istiğfar edin, rabbinizden mağfiret dileyin ey zalim kavim, zira rabbiniz Ğaffar’dır. Dedi Hz. Nûh, o mübarek peygamber, nasıl yormuşlar mübareği.
……… Onun için Allah resulüne burada inşa var, bak diyor senden evvel ki Nûh’un çabasını gör. Müşriklere de uyarı var, seçin yolunuzu. Nûh kavmi gibi mi olsun akıbetiniz istiyorsunuz yoksa adam gibi mi ve Ğaffar olduğunu hatırlatarak yapıyor bunu yalnız. Gelin diyor bana affedeyim sizi. Bu kadar yaptınız değil mi? Peygamberime bu kadar eziyet ettiniz, ona iman edenlere bu kadar eziyet ettiniz, suskunluğa mahkûm ettiniz yetinmediniz, iftiraya mahkûm ettiniz yetinmediniz, alaya mahkûm ettiniz yetinmediniz, işkenceye mahkûm ettiniz yetinmediniz şimdi bir de fiili yok etmeye kalkıyorsunuz. Ama ben hepsini affedeceğim gelin diyor, daha ne desin?
……… Yine Firavunu Ğaffar’ın Ğufran’ına çağırıyor ayet bakın. Mekke döneminin 11. Yılındayız. 1. Akabe beyatı 11. Yılda. Son çare olarak Allah resulünün varlığını ortadan kaldırmaya yemin etmişler, artık ciddi ciddi düşünüyorlar, çünkü menfez açıldı. Me’hadas açıldı, yani Yesrip göründü. Şimdi bunu elimizden kaçırırsak ne yapacağız telaşı başlamış Mekke kodamanlarında.
……… İşte bu hengâmede Mü’min suresi nazil oluyor. Mü’min suresi müthiş sure, ismini veren ayetler, pasaj neden bahsediyor? Firavunun sarayında kendi imanını gizleyen bir mü’minden bahsediyor. Bu Mü’min firavunun yakın çevresinde görevli yüksek bir yönetici, fakat o güne kadar imanını gizlemiş, yani gününü bekliyor tabir caizse, rolünü oynamayı bekliyor, büyük bir rol oynayacak onu bekliyor ve işte o gün gelmiş. O gün ne zaman gelmiş? Hz. Musa’yı firavun öldürmeyi istişare ediyor. Tam işte o gün kendini açığa vuruyor bu mü’min.
……… Ne diyor? İnnemes sebiylü alelleziyne yazlimunenNase ve yebğune fiyl Ardı Bi ğayril hakk* ülaike lehüm azâbün eliym (Şûrâ/42) siz beni hem Allah’ı inkâr etmeye, hem de hakkında hiçbir bilgim olmayan şeyleri O’na ortak koşmaya çağırırken ben sizleri Azîz ve Ğaffar olan Allah’a çağırıyorum diyor o Mü’min. Firavuna da diyor, etrafına da diyor ve siz rabbim Allah’tır dediği için bir kulu öldürecek misiniz diyor.
……… Aslında olayın kahramanı firavun ve o mü’min gibi geliyor değil mi? Yok aslında, Mekke de birileri var o Mü’min gibi, müşriklerin arasında duruyor, ama siz rabbim Allah’tır dediği için Muhammed’i öldürecek misiniz diyen birileri var. Tam kime karşılık geliyor biz onu bilmiyoruz, ahirette öğreneceğiz inşaAllah, ama birileri var. İşte bu ayet bundan bahsediyor.
……… Rabbimiz sadece kâfirlere karşı Ğaffar değilmiş, Müslümanlara, mü’minlere karşı da Ğaffar mış. Niye Mü’minlere karşı Ğaffar? Çünkü Mü’minin de bazen kırdığı ceviz kırkı geçer. Bakınız kullarının günahının sayısına bakmayan Allah bağışını sayıya göre mi bahşeder? Cevabı 6. Yılda indirilen ilk Ğaffar isminin geçtiği ayette.
……… Ve inniy le Ğaffarun limen tabe ve amene ve amile salihan sümmehteda. (Tâhâ/82) Ben sınırsız affedenim diyor, kime diyor bunu? İsrail oğullarına. İsrail oğulları bunu dediğinde ne yapmışlar? Hz. Musa Sina’ya çıkmış İsrail oğullarının içinde bir kuyumcu sanatkâr var Sâmiri. Aslında İsrail oğulları ırkından değil farklı bir ırktan, Samiriyeli yani İsrail oğullarından olmayan bir grup onlara katıldı çıkarken. Ve İsrail oğulları kavmi Mısır da kuyumculukla iştigal ettikleri için Mısırlılar takılarını, şunu bilezik yap, şunu kolye yap, şunu şu yap diye getirdikleri altınları da çıkarken alıp getirmişlerdi. Yani düşmanları da olsa çalmışlar. imdi hırsızlıkla alınan altınların yani günahla alınan altınların nelere neden oluyor aslında onu da gösteriyor, haramdan helal sudur etmez diyor yani.
……… Ne olmuş? O altınları toplamış Samiri Hz. Musa Sina’da vahy alırken, bir buzağı yapmış. Buzağıyı öyle yapmış ki adam, iyi sanatkâr, rüzgâra ağzını koyduğunda içinden ses çıkaran bir sistem yapmış düzenek yapmış yani bir flüt gibi. Rüzgâra ağzını koyduğunda böğürüyormuş. Millette onun etrafında başlamış tapınmaya. Niye buzağı yapmış? Çünkü İnek Mısır firavununun ve etrafında ki insanların tanrılarından biri Hator tanrısı. O kadar köleleşmişler ki, o kadar ruhlarına sinmiş ki kölelik, kendilerine bunca eziyeti, soy kırımı uygulayan firavunun tanrısına tapmaya layık görmemişler kendilerini. Yani biz anasına değil danasına layıkız demişler. Efendilerimiz anasına tapar biz de danasına taparız.
……… Dolayısıyla Hz. Musa’ya Rabbimiz bildiriyor “Sen burada iken kavmin nelere düştü.” Ve dönünce bakıyor ki iş çok kötü. İşte orada Hz. Harun’un sakalına yapışıyor, seni ben bunların başına bırakmadım mı diyor abisi olur oysa ki. O da mülayim bir insan, ben çok uyardım diyor, bırak anamın oğlu sakalımı tutma diyor. Fakat bunlar adam değil.
……… Hz. Musa çok celalli bir peygamber, tabii izale ediyor gerekeni yapıyor, cezalandırılması gerekenleri cezalandırıyor. Ama rabbimiz Ğaffar oluşunu bu durumda onlara beyan ediyor. Yani bu kadar ceviz kırdınız İsrail oğulları, ben size şu kadar, şu kadar, şu kadar mucizevi nimetler gönderdim daha ne olsun. Ama şu halinize bakın, daha çıkar çıkmaz hani bunun soğanı sarmısağı dediniz. Ben size tevhid ve özgürlük verdim, siz soğan ve sarımsak istediniz. Mısırda ki evlerinin bahçelerinde soğan sarımsak ekiliymiş.
……… Hani biz de yapıyoruz ya bazen Müslümanı buluyoruz, olmasa da taşa düşersiniz. Buldunuz değil mi, imanı var elhamdülillâh. Ameli var elhamdülillâh, yani sadakati var elhamdülillâh. Allah’a, peygamberine sadık, Kur’an a sadık. Eee? Şu kusuru da var, biz de bizim mezhepten olsaydı, yani hani bunun soğanı dercesine. Bir de bizim tarikattan olsaydı, hani bunun sarımsağı dercesine. Allah’tan kork yahu bu kadar var yetmedi mi sana. İşte bu da soğan sarımsak isteyen İsrail oğullarına benziyor. Yani Yahudileşme temayülü dediğim şeyde bu.
……… Dolayısıyla Büyük imanı varsa onu gör, yani Tevhid ve özgürlüğü görmedin de soğan ve sarımsağın yokluğunu mu düşünüyorsun İsrail oğulları gibi. Evet işe tam orada Ğaffar ismi hatırlatılıyor.
……… Allah’ın Ğaffar isminin tecellisine mazhar olan kul, kullara karşı bağışlayıcı olur. Ğaffar isminin bizdeki tecellisi budur. Rabbinin sana ne muamele etmesini istiyorsan formül bu. Allah sana nasıl davransın istiyorsan sen de kullarına öyle davran bu kadar basit.
……… Soru? Kendilerine karşı yapılan hataları bağışlamakta zorlanan insanların sorunu nedir? Bazı insanlar bağışlamakta çok cimriler, nedir sorunu bu insanların? Temel sorunu söyleyeyim mi haddini bilmezlik. Ne alakası var diyeceksiniz haddini bilmezliğin? Bağışlamakta cimri davranmanın haddini bilmezlikle? Evet, haddini bilmezliktir. Eğer bu bana yapılır mıydı havalarındaysa diye düşünüyorsa haddini aşıyor demektir. Sen kendini ne sanıyorsun. Sana neden yapılmasın? Peygamberlere bile yapılmış, sana neden yapılmasın, sen kendini ne zannediyorsun. Allah’a yapılıyor sana neden yapılmasın. Yani Allah yüceler yücesi O’na yapılıyor O affediyor da sen kimsin?
……… Ben bunu hakaret kastıyla değil gerçekten de aynanın karşısına geçip insanın bazen düşünmesi lazım. Bazen insan kendini tanrı falan zannediyor ha..! Öyle tanrıyım demiyor tabii, bu kadar uçuk kaçık değil, bu o kadar deli değil. Ama mesela dünyayı değiştirmek istiyor, alın size bir tanrılık. Mesela bakıyorsunuz her şey mükemmel olsun, mesela bakıyorsunuz izliyor, Allah’ın Hafî ismini çalmış, çalamaz da adım adım izliyor, kocasını adım adım izleyecek, kocasının hafiyesi, Hafî ismini çalmış. Mümkin mi? Mümkin değil, onu izlettiğini neyle izleteceksin.
……… Çocuğunu adım adım izleyecek, nereye gidiyorsun, nereye çıkıyorsun..! yorar seni, yorulduğun da yanına kalır baş edemezsin. Ha bırak koy ver gitsin diyen yok tabii, ama Hafî ismini çalmaya kalkma, Allah’a havale et. Ama önce içine bir Allah’ın korkusunu koy, bilincini koy daha doğrusu, Allah şuurunu koy. Şah damarından yakın olanı fark ettir ondan sonra ısmarla Allah’a, sipariş ver Allah’a. Ya rabbi sana evladımı sipariş veriyorum, bir gör bakalım.
……… Yapamazsın, kendini Ganî zannediyor El Ganî ismini çalmış. Onun içinde bakıyorsunuz herkesi memnun etmeye çalışıyor. Edemezsin herkesi memnun etmeye çalıştıkça bir yerlerden kırar. Bir kendini bil hele, Ganî sen değilsin, ben bana yeterim havalarında, kimseden bir şey istemeyeceğim..! Haydi canım sen de. Olur mu..!
……… Aynı şey uygarlıklar için de geçerli, aynı şey milletler, kavimler içinde geçerli, aynı şey şirketler için de geçerli, aynı şey aileler için de geçerli, ne yapıyor olursanız olun. Onun için Allah’tan rol çalmaya kalkmayın. Esmanın tecellisine medar olmak başka şey, Allah’tan rol çalmak başka bir şey.
……… Dolayısıyla bu bana yapılır mıydı? Sen kimsin ki? Sana da yapılır senden çok daha büyüklerine de yapılır. Onun için burada özellikle insanın bağışlama konusunda; Ya rabbi bu bana hata yaptı. Hani Hz. Ebu Bekir Hz. Aişe’ye iftira hadisesinde olduğu gibi. Adamı ömür boyu beslemiş, Mıstah Bin Usase, akrabası olur. Yok yoksul kimsesiz biri geçimi her şeyi hz. Ebu Bekir’in üzerine ama Hz. Aişe’ye yapılan iftirayı Medine’de en çok yayanlardan biri o. Yani boğazını beslediği Mıstah Bin Usase. Ne olacak şimdi? Ve Hz. Ebu Bekir’in çok canı yanmış bir daha ona lokma yok demiş benden çalışmaz. Çünkü aynı zamanda da haksız, iftirayı yayıyor.
……… Ayeti kerime indi Allah’ın sizi bağışlaması sizin hoşunuza gitmez mi? ResulAllah ayet inince Hz. Ebu Bekir’i çağırdı ayeti ona okudu. Hz. Ebu Bekir’in omuzları düştü, döküle döküle Ya Rabbi senin beni bağışlaman benim çok hoşuma gider, bundan sonra Mıstah Bin Usase’ye bu güne kadar verdiğimin iki katını vereceğim. Bitti…! Budur yiğitlik, yoksa size karşı yapılmayan hataları zaten bağışlasanız ne olur bağışlamasanız ne olur. Ağa kesesinden mal bağışlasanız sizin neyiniz eksilir. Size karşı yapılan hataları bağışlayacaksınız. Allah bize bu liyakati versin, kolay değil tabii, kolay değil, canı yanmış. Ha diyorsunuz ki Allah’ın Mustafa kulu sen bu dediğini böyle tam yapıyor musun? Vallahi yapamıyorum. Bazılarını bağışlayamıyorum çok zoruma gidiyor. İnşaAllah ben de bağışlayacak noktaya gelirim, amin.
……… Ya Ğaffar ya Allah sen kullarını daima bağışlayansın, bağışlamaktan bıkıp usanmayansın. Kullar birbirinin kusurunu saysa da sen kullarının kusurunu saymayansın.
……… Ya Ğaffar ya Allah, zalim olana Ğafir olan sensin, zalûm olana Ğafur olan sensin, zallâm olana Ğaffar olan sensin, bizi mağfiretine gark et ya Rahman.
……… Ya Ğaffar ya Allah, sonsuz bağışından bir damla yeter günah kirlerini temizlemeye. Sen yetmezsen eğer kula kim yeter. Ğaffar sensin bizi affet ya Ğaffar. Amin..! ya Mu’in ve selâmün alel murselîn ve selâmetün alel hazırın vel ğaibin ilâ yevmiddîn, velhamdülillâhi rabbil âlemîn..! Amin.
