Image may be NSFW.
Clik here to view.
“Euzü Billahi mineş şeytanir racim”
“BismillahirRahmanirRahıym”
(12-1 den devam)
Rabbimiz, adı üstünde, daha ne olsun. O kadar emeğini inkâr ederse insan, yere göğe sığar mı, sığacak neresi vardır insanın. O zaman git kendine bir alem yarat ta orada yaşa demez mi, dese haksız mı.
Üçüncü süreç embriyolojik gelişim süreci. Gerçekten mucizevi bir süreç. Embriyolojik gelişim süreci dişi yumurta hücresinin erkek spermini kabul etmesi tıbben bir mucizedir ve bugün bu mucize açıklanmış değildir. Çünkü vücut yaratılış icabı kendine yabancı olan her şeyi reddeder, kabul etmez. Onun için bakınız kan grubu diye bir şey var onun için ilik tutmazsa veremiyorlar çünkü reddediyor. Onun içinde ilik tutması lazım, DNA sı, RNA sı şifresinin tutması lazım. Ama çok ilginçtir bakıyorsunuz kendinden olmayan bir şeyi, spermayı yumurta kabul ediyor. Hücre zarından girmemesi lazım, zarı delip girememesi lazım ama giriyor.
Orada Allah’ın rububiyyeti tecelli ediyor, orada Allah’ın ilahi müdahalesi tecelli ediyor. İşte o ilahi müdahale tek tek tecelli ediyor aslında. Yani külle yevmin HUve fiy şe’n. (Rahman/29) Her an yaratmada olan rabbimiz, her an her insanın var oluş sürecinde devreye giriyor her zaman olduğu gibi.
Ayeti dinleyelim; Mü’minun/13-14 En sonunda onu karar kılacağı rahimde yer tutan bir hayat tohumu kıldık. Daha sonra o hayat tohumundan döllenmiş hücreyi yarattık. Hemen sonra döllenmiş hücreden cenini yarattık ve ceninden de kemikleri yarattık. En sonunda kemiklere kas giydirdik. Sonuçta onu bağımsız bir varlık olarak inşa ettik.
Ey vallah..! Ne diyeyim ben tefsire gerek var mı? İnsanın maddi ve manevi her türlü halinde Onun rububiyyetinin tecellilerini şu Kur’an pasajından daha iyi ne izah edebilir. En nihayet varlık bilgisinin en son sınırı Rabbine aittir. Evet, esmadan Rabb geliyor ve elbet ağlatan da O’dur, güldüren de O’dur. .. HUve adhake ve ebkâ. (Necm/43) .. HUve emate ve ahyâ. (Necm/44) öldüren de O’dur hayat veren de O’dur.
Yine erkek ve dişi çiftleri yaratan da kesinlikle O’dur. Rahme atıldığı zaman bir meni damlasından yaratan da odur ve elbet öteki hayatı yaratmakta O’na düşer. Yine zengin eden de O’dur, rızkı sınırlayan da O’dur.
Aman Allah’ım, Ya Rabbi, bir şeyde ne çok şey söylüyorsun. Yani şunu mu demek istiyorsun; Yaratışım ne kadar rububiyyetimin tecellisi ise rızkı çok verip az vermek, bazılarınızı fakir, bazılarınızı zengin etmek de rububiyyetimin yani bazılarınızı fakir olarak terbiye ediyorum, bazılarınızı zengin olarak terbiye ediyorum. Bu bir terbiye biçimidir. Aman bu ikisi arasında fark olduğu zehabına kapılmayın. Bazılarınızı varlıkla terbiye ediyorum, bazılarınızı yoklukla terbiye ediyorum. Hepsi terbiyemin, rububiyyetimin farklı yansımalarıdır. Niye beni öyle terbiye ettin de onu öyle terbiye ettin diyorsan bunun sırrını ahirette göreceksin. O zaman görünce şaşıracak ve kendin için en iyi terbiyenin o olduğunu anlayacaksın.
Eyvallah..! İyi ki vermemişsin ya Rabbi. Verseydin senaryoyu seyret ey kulum deseydi ve vermesi halinde ne olacağının senaryolarını açığa çıkarsaydı, aman aman ya rabbi aman..! istemiyorum, istemiyorum. O zaman şimdi isteme be kul, şimdi isteme. Olmasıyla olmaması senin için bir değilse Allah’ı tanıyamamışsın demektir.
Doğumdan sonra ki maddi manevi gelişim süreci; Mü’min/67 ayetten devam edelim; Sonra bebek olarak meydana gelmenizi dilemiştir. Sonra olgunluk çağına erişmeniz ve ardından da yaşlanmanız için yasa koymuştur. Ne ki kiminize ölüm daha erkek tattırılır, kiminize de sonu yasa ile belirlenmiş bir süreye ulaşmanız için zaman tanınır ki belki aklınızı başınıza alırsınız.
Eyvallah..! Hepsini söylüyor, yani bazılarının ömrü neden kısa, bazılarını neden çocukken alırsın ya Rabbim? Biraz önce zengin fakir meselesinde söylediğim şeyin aynı. Senaryo iki kulum, eğer senin ömrünü uzatsaydım seyret şunları, bak yapacağın şeylere. Aman ya Rabbi..! Sen ne büyüksün sana nasıl teşekkür edeyim beni çocukken aldığın için. Kaç kişiye merhamet etmişsin ya Rabbi, kaç kişiye Rahmet etmişsin.
Dolayısıyla aman büyük konuşmayalım. Rabbin rububiyyetini göz ardı ederek ne hayatı, ne ölümü, ne varlığı, ne yokluğu, ne zengini ne fakiri, ne iyiyi ne kötüyü anlayamayız dostlar. Ne cenneti, ne cehennemi anlayamayız dostlar.
Bu süreçte, doğum sonrası sürecinde her organ rububiyyetin tecellisidir değil mi. a’ta külle şey’in halkahu sümme heda. (Tâhâ/50) her şeye yaratılışını yükledi sonra onu yaratılış istikametinde yürü diye yola bıraktı, yola yöneltti. Mesela insan gözü; İnsan gözünü bilir misiniz, gözlerimiz var ama üzerinde çok düşünmedik. İnsan gözünün görme yeteneği doğuştandır. Fakat doğduktan sonra 6 ay bir bebeği görmesini engelleyin kör olur. Allah Allah,.! Göz de rububiyyetin tecellisine muhtaç, terbiye olmak istiyor, görme terbiyesi ile ancak görüyor. Görmenin bir kısmını öğreniyor. Eğer onu yok ettiğinizde görme yetisi yok oluyor.
Konuşma yeteneği; Ses tellerin var ağzın var, dilin var, ses çıkarma yeteneğin var, nefes borun var, nefesin var yani ses çıkarmaya yarayışlı tüm organların var. konuşmak için yeterli mi? Rububiyyet tecellisini göz ardı ederseniz asla. Bütün bunlar olduğu halde bir bebeği ormana bırakın 20 yaşında ormandan alın insan konuşması adına hiçbir şey olmuyor.
Aman Allah’ım, ne demek bu? Rabbin rububiyyet tecellisi olarak konuşmayı öğreneceksin, konuşma terbiyesine muhtaçsın ey insan. Konuşan birini duyacaksın, şimdi konuşmayı Allah’ın öğrettiğine dair anladık mı? Peki ilk insana nasıl öğretti? Ey vallah..! sensin ya Rabbi, sensin öğreten.
Öylemi? Ikra’ Bismi Rabbikelleziy halak (A’lak/1) yani o öğretti değil mi, ‘alleme BilKalem. (A’lak/4) Allemel’İnsane ma lem ya’lem. (A’lak/5) insana bilmediğini O öğretti, ma lem ya’lem bilmediğini. Dolayısıyla sadece bilgi öğretmeye değil, yeteneklerimizi öğretmeye de ilahi rububiyyetin tecellisine bağlıyoruz. Bakın benim konuşma hastalarım var onun için öğrenmeye, rububiyyetin tecellisine muhtaç değilim diyemiyorsunuz yine muhtaçsınız.
Rububiyyetin daha ne çok tecellisi var başka tecellilerine de şöyle bir bakalım. Anne ve bebek ilişkisi bunu ele alalım. Aş erme denilen bir tabir vardır Anadolu da bilirsiniz değil mi. Anneler iyi bilirler aşerme. Anne hamile kaldığında aş erme başlar hem anne hem de rahminde ki bebek için mucizevi bir koruma sistemidir aş erme, koruma sistemi. Nasıl korunuyor? Kışın ortasında dut, erik, karpuz ister. Haydi bakalım buldun güzelliğini, bul bulabilirsen.
Şimdi daha buluyorsunuz, ya bundan 30 – 40-50-100-1000-10.000…’ sene, insanoğlu yaşadıkça vardır. O zaman nasıl bulurlardı acaba. O zaman da bilge hanımlar saklarlardı bunları. Her mahallenin bilge hanımı olurdu, bilge annesi. O çocuklarının anası değil mahallenin, şehrin anasıydı. O hanımlar çok azaldı. Ne olur içinizden de ben sadece yavruların anası değilim bu şehrin anasıyım. Bu şehrin anasız babasız kaç yavrusu varsa hepsinin anasıyım diyen yiğit hanımlar çıkmalı.
Evet, Aş erme mucizevi bir koruma sistemi. Dut, erik ve karpuzu kışın ortasında niye ister? Aslında bebeğin o anda A, B, C vitaminlere ihtiyacı vardır onun için ister. Fakat vitaminlerin hangi meyvede, hangi sebzede hangi vitaminin bulunduğunu uzmanı bilir. Bunun bilgisine sahip olmayan okumayan bilmez. Vücut nasıl biliyor da hangi meyvede hangi vitamin olduğunu direkt onu istiyor? a’ta külle şey’in halkahu sümme heda. (Tâhâ/50) her şeye yaratılıştan amacını yükledi sonra da onu en doğru yola yöneltti. Bu ayeti hatırlıyoruz. Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban. (Rahman) O halde rabbinizin hangi bir nimetini yalanlarsınız. Çünkü onlarda ki vitamini kendi bilmese de beden biliyor. Rabbin rububiyyet tecellisi işte böyle.
Rububiyyetin annede ki tecellilerinden biri de anne sütüdür. Teknolojinin bu kadar ilerlemesine rağmen henüz bu teknolojiyle anne sütüne benzer bir besleyici gıda icat etme imkanı şu anda mümkin gözükmemektedir. Hatta gelecekte de imkansızdır. Neden mi? söyleyeyim; Anne sütü ağız denilen o ince sıvıyla başlar ilk elde, ağız derler ona o sütte değildir, süt öncesidir. Çünkü o anda süt gelse eğer bebeğin midesi onu kaldıramaz.
Anne sütü hem besleyici hem koruyucu, hem tedavi edicidir ilk andan son ana kadar. Hem besleyici, hem koruyucu, hem tedavi edici. Hıfzı sıhha içindir, hastalıktan korur, hastalandığında da bebeği tedavi eder. Anne sütü annenin çocuğun gelişimine göre 4 haftalık anne sütünün bileşimleriyle 8 haftalıkken ki anne sütünün bileşimleri farklıdır. 12 haftalıkta ki daha farklıdır. Bileşimi değişmektedir canlı olarak. Bebeğin ihtiyacına göre anne sütünün bileşikleri değişir, değerleri sabit değildir. Bebeğin gelişimine paralel olarak gelişir.
Burada soru şudur sütün muhtevasını bebeğin ihtiyacına göre ayarlayan kimdir. AllahuEkber…! Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban. (Rahman) o halde rabbinizin hangi b ir nimetini yalanlarsınız.
Bütün bunlar olup bitiyor da farkında b ile değiliz görüyor musunuz, nenelerimiz de farkında değildi, onların neneleri de farkında değildi ama 10.000 lerce yıllık insanlık, belki milyonlarca yıllık insanlık tarihinde bu hep böyleydi, bu mucize hep böyle devam etti. Bu mucizenin sahibi de Rabbimizdi, Allah’dı. EyVallah.
Rabb ismi ebeveyn de tecelli etmeli ki ebeveyn terbiye ile mükelleftir, evladın terbiyesi. Ya eyyühelleziyne amenû ku enfüseküm ve ehliyküm naren ve kudühenNasu velhıcaretu (Tahrim/6) ey iman edenler iddianızda samimi iseniz bunu ispat edin. Bunun ispat yollarından biri de kendinizi ve bakmakla yükümlü olduğunuz kimseleri yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyunuz. Eyvallah.
Bu Rabbin rububiyyetin insanda ki tecellisinin Allah’a şükrüdür, Rabbe şükrüdür. Madem benim rububiyyetim sizde tecelli etti, siz de bu tecelliden yavrularınızı nasip tar edin, onlardan esirgemeyin, onları terbiye edin. Rabden terbiyeyi öğrenin, terbiye edin. Öğrenmek budur zaten, insan öğrenen bir varlık olarak yaratıldı unutmayın. O zaman bu öğrendiğiniz şeyleri sizin de terbiyesi ile yükümlü olduğunuz kimselere uygulayın. Biz aynı zamanda Rabden rububiyyetin nasıl olduğun u, usül ve üslubunu da öğreniyoruz değil mi.
Evlatta tecelli etmelidir Rabbin rububiyyeti .. enişkürliy ve livalideyk. (Lokman/14) bana şükredin anne babanıza şükredin. Şuna bakın evlatta ki rububiyyet tecellisi anne ve babanın terbiyesine dahil olması, onların terbiyesini kolaylaştırması, onların terbiyesine açık olması. Zaten bir nimete teşekkür öyle değil mi o nimetten istifade etmektir, teşekkürün ilk hali o nimeti olduğu gibi, yani yerli yerince kullanmaktır. Akla teşekkür aklı kullanmaktır, iradeye teşekkür iradeyi kullanmaktır öyle değil mi. Göze teşekkür gözü doğru kullanmaktır, kulağa teşekkür kulağı doğru kullanmaktır. Dinlemeyi ve görmeyi doğru yapmaktır. Bunlar şükürdür, fiili şükürdür bunlar.
Senin Rabbin diyor. İsra/23. ayet öyle başlıyor. Senin Rabbin ana babaya iyilik etmeyi emreder. Niye senin Rabbin? Senin ilahın değil senin Rabbin. Çünkü rububiyyetin bir tecellisidir de onun için anne baba. Anne babanın varlığı Allah’ın rububiyyetinin bir tecellisidir onlara iyiliği emreder. Onlardan biri ya da ikisi senin yanındayken yaşlanırsa sakın onlara Üff..! bile deme ve onları azarlama, aksine onlara gönül okşayıcı sözler söyle. Ey vallah. Bundan ötesi yok Üf bile deme. Yan Kur’an da dövme ayeti yok, babanı ananı dövme demeye gerek yok, üf..’bile deme dedikten sonra o söylenmiştir.
Bütün bu emir ve yasaklar da Rabbin rububiyyetinin bir ifadesidir. yani Allah neden emreder, neden nehy eder. Tüm ilahi emir ve yasakların sebebi nedir diye sorarsak b ir tek cevabı var Rabbin rububiyyetinin tecellisi olduğu içindir, Rabb terbiye etmektedir, sınırlar koymaktadır.
Canımızı mı sıkıyor bu? Allahınızın aşkına özgürlük teslimiyettedir. Nefsini ne kadar köle etmişsen o kadar özgürsün. Nefsinin istediği şeyleri yapmak özgürlük değildir köleliktir. Batıda özgürlüğün tarifi böyle yapılıyor canının istediğini yapmak. Canının istediğini yapmanın bizde ki karşılığı köleliktir özgürlük değildir. Özgür olan canının istediğin i değil doğru olanı yapar. Birçok iyiliği insanın canı istemez, birçok kötülüğü de ister. Ne yapalım şimdi, keyfine göre yaşa, takıl kafana göre, canının istediğini yap.
Böyle mi? Bu cennettedir ..cenneten ve hariyra. (İnsan/12) Cennet ve hariyr, ipek değil, cennet v e sonsuz özgürlük. O cennettedir. Onun için sonsuz özgürlüğü dünyaya taşımaya kalkan ahireti zımnen inkâr ediyor demektir. Böyle madalyonun bir arka tarafı var. Onun için o cennettedir. Bütün emir ve yasaklar Rabbin rububiyyetinin tecellisidir. O halde Rabbinizin hangi bir nimetini inkâr edersiniz. Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban. (Rahman)
Rabbin rububiyyetinin en keskin tecellisi akil baliğ olma hadisesidir. Ünlü misak ayetinde esma içerisinde sadece Rabb isminin kullanılması tesadüf değil. Ayetin Mealini vereyim; Ve Rabbin Rabbin Adem oğlunun sulbünden onların nesillerini çıkardığı her zaman. Onları kendileri hakkında tanık kıldı, şahit kıldı. elestü BiRabbiküm. (A’raf/172) Ben sizin Rabbiniz değil miyim. Elestübi ilahiküm değil elestü BiRabbiküm: Ben sizi terbiye eden değil miyim, Ben sizin Rabbiniz değil miyim. Onlar da; Belâ dediler, kesinlikle evet ve biz buna şahidiz dediler.
İşte bu, misak budur aslında Ayeti kerimede ki Rabbin Adem oğlunun sulbünden onların nesillerini çıkardığı zaman ifadesini akil baliğ olma olarak anlamak en doğru anlamadır onun için öyle anlamak lazım. Onun için efendimiz 3 kişiden kalem kalkar diyor Rufial Kalem an selas üç kişiden kalem kalkar. Kim? (Uyanıncaya kadar uyuyandan), akil baliğ oluncaya kadar çocuktan, akıllanıncaya kadar deliden. Dolayısıyla akil baliğ olma aslında Rabbin Ademoğlunun sulbünden zürriyetini alması. İşte akil baliğ olduğunda ben sizin Rabbiniz değimliyim diyor artık. Eğer ondan sonra bu suale hayır cevabı verecek bir hal ve davranış varsa, yani insan Rabbinin sözünü dinlemiyorsa bu hal ile sen benim Rabbim değilsin manasına geliyormuş, Allah bunu böyle alıyormuş biz buradan böyle anlıyoruz haşa. Ne dehşet bir şey değil mi, yani sen benim Rabbim değilsin, Allah’ı Allah’ın emeğini inkar.
Öğrenebilme yeteneği Rabbin en büyük rububiyyet tecellisi. Ikra’ Bismi Rabbikelleziy halak. (A’lak/1) Oku yaratan Rabbin adına. elleziy halak. O insanı yarattı Halekal’İnsane min ‘alak. (A’lak/2) insanı A’lâktan yarattı, alakadan yarattı. Sevgiden ilgiden yarattı.
Kur’an da A’lak bir kez geçer, Alaka 4 kez geçer. Diğer geçtiği her yerde alaka geçer, bir tek burada a’lak geçer. Onun için oradakiler embriyolojik süreçteki emriyoya delalet ederler, burada ki ise alaka ve ilgiye, sevgiye delalet eder. Çünkü insana mahsus bir alaktan söz ediliyor burada. Oysa embriyodan yaratılmak insana mahsus değildir, tüm canlılar embriyodan yaratılırlar öyle değil mi. Embriyolojik süreçte embriyo diğer canlılarla ortak olduğumuz bir nokta. İnekte öyle, at ta öyle, deve de öyle, diğerleri de öyle.
Dolayısıyla insana mahsus bir şey olmalı Ikra’ Bismi Rabbikelleziy halak. Halekal’İnsane min ‘alak. Burada insana özgü bir şey olmalı. İnsana özgü embriyo olmayacağına göre burada insana özgü olan sevgiden yarattı. Biz bunu Rum suresinde ki ayetten de anlıyoruz. Ve min âyâtihi en haleka leküm min enfüsiküm ezvacen liteskünu ileyha ve ce’ale beyneküm meveddeten ve rahmeten. (Rum/21) O kendi cinsinizden eşler yaratmış ve aramıza da meveddet yani sevgi ve merhamet koymuş.
Dolayısıyla o ayetle bu ayeti birleştirdiğimizde Rabbin rububiyyetinin tecellisini bir kez daha görüyoruz. Öğrenmek te Allah’ın rububiyyet tecellisidir. Ben öğretmen olarak gönderildim diyor ya Allah resulü Bu iftu muallimen ben öğretmen olarak gönderildim.
Demek ki rabbin rububiyyeti en çok Allah resulü üzerinde tecelli ediyor. Onun öğretmenlik vasfı da Rabbin rububiyyetinin tecellisi. Öğretmenler, hocalar, imamlar kulaklarınız çınlasın. Lütfen. Rabbin rububiyyeti en fazla sizde tecelli etmeli, titremelisiniz Rabbin rububiyyeti karşısında. Hocalar, imam ve öğretmen olarak ayırmamak lazım, hocalar dirilince toplum dirilir, hocalar ölünce toplum ölür. Hocalar ölü yıkayan değil diri yıkayan adamdır.
Burada istenen kulluktur değil mi, kölelik değil. Allah bizden kulluk istiyor. Kölelik ayrı bir şey onun için kulluk kölelik değildir. Evet, kulluk kölelik değildir. Çok ilginçtir Abid ile ibad formu farklı gelir. Abid 4 kere gelir gerisi onlarca kez de ibad gelir. Abid geldiği zaman orada anlarız ki iman etmemiş kullara sesleniliyor. 4 yerde geldiğinde de Allah’ın sonsuz merhametine delalet eder. ve ma ene Bi zallamin lil ‘abiyd. (Kaf/29) Yani ben bana ihanet etmiş kullarıma asla zulmetme ihtimalim yoktur. Allahuekber. Zaten zulmetmemiş kullarına Allah’a zulüm mümkin mi, kendine zulmetmiştir tabii ki. Yani verdiği emeğe haksızlık etmiş kullarıma diyor zerre kadar zulmetme ihtimalim yoktur. Dört yerde de benzer formlarda gelir.
Kulluk kölelik değildir dedim, yani ubudiyet. Nedir ya? Kulluk şereftir. Onun için kul bu manada abd insan manasına gelir köle değil. O nedenle hiçbir efendi kölesinin iradesini tam kullanmasını ister mi? İradesini tam kullanan köle, köle olur mu? O zaman efendi de efendi olmaz. Efendi ile köle ilişkisi bitmiştir orada. Peki Allah insana iradeyi veren değil midir? Verdiği iradeyi tam kullanmasını isteyen değil midir. Biz Allah’ın kölesi olsaydık Allah insandan iradesini tam kullanmasını ister miydi. O zaman irademizi az kullanınca kızan Rabbimizin niye kölesi olalım. Biz kuluyuz ve kulluk şereftir. İnsanın Rabbe kul olması, Allah’ın insan üzerindeki Rablik hakkıdır.
Ey insanlık sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki takvaya ulaşabilesiniz. Rabbinize kulluk ediniz ki. Bakara/21. Misal 1 – Namaz üzerinden bizi terbiye eder yani kulluğumuzun tüm formları terbiye içindir. Namaz terbiyedir, Allah’ın rububiyyetinin bir tecellisidir. Namazın bizzat kendisi bir terbiyedir. Bakınız namazım kaçar diye endişe ediyorsunuz terbiye oluyorsunuz, aslında kontropiye de duruyorsunuz yani hep diken üstündesiniz. Nedir? Hep ayıksınız demektir, diken üstünde olmak o, uyuklamayın, kendinizi kaybetmeyin, kendinizde olun, bilinçli olun, hep bilinç halindesiniz, zamanın farkındasınız çünkü namaz var. namazla terbiye ediyor müthiş bir terbiye.
Ondan sonra namazın içinde terbiye ediyor, namazın içinde gelen vesvese bir terbiyedir. Alın size terbiye içinde terbiye. Bakalım yenilecek mi, yenecek mi. Bakalım şeytanın sahnesinde müşteri mi olacak yoksa kapıyı çarpıp bileti de yırtıp çıkacak ve bir daha senden bilet almıyorum ey şeytan mı diyecek. Seyircisi olan oyun bitmez, sen şeytanın seyircisi olursan şeytanın da oyunu bitmez Dünyada en büyük sinema tek yani sinema arşivi şeytanındır. Olmayan filmi yok, yeter ki siz seyredin birini çıkarır b irini koyar. Siz seyretmezseniz eğer dükkanı kapatır gider başka müşteri arar. Onun için vesvese böyle bir imtihandır. Vesveseye kapı açmayacaksın, seyretmeyeceksin, seyircisi olmayacaksın. İşte namaz bir terbiyedir, namazın içinde ki vesvese de ayrı bir terbiyedir.
Randevuya riayet terbiyesidir namaz, Allah ile randevu. Rabbim; Randevulaşmıştık kulum niye gelmedin, seni bekledim niye gelmedin, sohbete gelecektin niye gelmedin, benimle sohbet edecektin özlemedin mi yoksa. Ama ben seni özledim ben seni hep zikrettim ama sen beni niye zikretmedin kulum…! Allah ile beş kez sohbet etmek..! değil mi.
Falanca artistle sohbet ettim diye hava atıyorlar hayranları. Falanca aktörle işte elim eline değdi, onun bulunduğu salonda ben de vardım falan diye hava atıyorlar. Allah ile sohbet edeceksin ve hava atacaksın, atacaksan bunun havasını at, Allah ile sohbet et. Dolayısıyla namaz bu.
Misal iki İnfak. İnfak üzerinden terbiye eder. İnfak edersiniz ettiğiniz adam döner sizi üzer.
(Devam edecek)
Image may be NSFW.
Clik here to view.
Clik here to view.
